Kutlu Doğum'u yeniden anlamanın zamanı gelmiştir.

Kutlu Doğum'dan amaç, Peygamberimiz(sav)'in doğum yıldönümüdür.

Kameri aylardan Rabiulevvel ayının 12. gecesinde dünyaya gelmiş olmasına rağmen Diyanet İşleri Başkanlığı'nca her yıl 14- 20 Nisan günleri arasında kutlanmaktadır.

Kutlu Doğum etkinlikleri genelde salonların dışına taşamayan birtakım ritüellerden oluşmaktadır.

Birkaç ilahi ve skeçlerden oluşan programların dışına çıkmanın gereğine inanıyoruz.

Peygamberimiz(sav)'in doğumunun dünya ve Türkiye tarihi açısından sonuçlarını her seviyedeki kamuoyu ile paylaşılacak noktaya taşımak gerekir.

Her yaş kitlelere ulaştırmak gerekir.

Örneğin, Peygamber(sav)'in aslına uygun doğum günü her yıl tatil yapılabilir. Böylelikle toplumun dikkatleri bir anda Efendimize ve ilkelerine çekilmiş olabilir.

Her yıl tatil yaptığımız miladi yılbaşı aslında Hz. İsa(as)'nın doğumu ile yakından ilgilidir.

Hz. İsa(as) için yaptığımız tatili Hz. Peygamberimiz(sav) için niçin yapmayalım?

Türkiye'de ve İslam coğrafyasının bazı bölgelerinde tevhid adına Peygamberimiz(sav) teşri açısından tartışılmaktadır. O, vahyin naklinde bir postacı seviyesinde gösterilmeye çalışılmaktadır.

Bu tartışma, din adına bazı dini cemaatler tarafından yapılmaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu konuda eli-kolu bağlı gibi durmaktadır. Bu konuda bir çalışma yapmasının gereğine inanıyoruz. Kuracağı bir akademide bu konular ehil kişilerce araştırılıp sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Türkiye artık kapalı bir toplum değildir. Ayrıca yaygın kitle iletişim araçları da bu kapalılığı önlemektedir.

Kutlu Doğum'u adalet, devlet, eğitim ve ahlak sistemimiz yönünden de düşünelim.

O yaşayan canlı bir Kur'an olarak her çağı aşan bir sistem sunmuştur.

Bizler Müslümanlar olarak bu sistemin neresindeyiz?

Kabul mü, yoksa ret mi ?

EVET Mİ, HAYIR MI?

YOSA BAŞKA BİR ŞEY Mİ?

İlahilerle yatırmayalım. Sistemiyle ayağa kaldıralım, diriltelim.

Bunun için yeniden KUTLU DOĞUM'U düşünelim. Salat O'na… O sevgiliye…