Gazete ve televizyon haberlerinin büyük kısmını işgal eden haberler, özellikle çocuk ve kadın cinayetleridir. Bunun temeli, cehalet ve birçok kimse tarafından gelenek diye kabul edilen yanlış değerlendirmelerdir. Lütfen açın kitapları okuyup, bakınız. Allah'a şirk koşmaktan sonraki ikinci büyük günah adam öldürmektir. Buna rağmen, din bilgini olarak, birçok konuda beyanat verenlerin, çocuk ve kadın cinayetlerine değinmemeleri, zımnen bunları göz ardı etmeleri veya onaylamaları anlamına gelmez mi?

Burada, egemen erkek anlayışına göre; çocuk ve kadınların, erkeklerin malı gibi kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. Azrail bile bir canı alacağı zaman, Allah'ın iznine göre bunu yapmasına karşılık, bizdeki egemen erkekler, bunun için izine ihtiyaç duymamaktadır.

Bir yılda öldürülen kadın sayısı ortalama olarak 300-400 arasındadır. Boşandığı veya ayrı yaşadığı eşini, eşinin ailesini ve çocuklarını, bir insan nasıl öldürebilir? İşin tuhaf tarafı böyle cinayetler sayısal olarak artarak devam etmektedir. Bana göre burada bir hastalık veya diğer bir deyimle kanser gibi bir durumla karşı karşıyayız. Boşandığın eşinin seninle ilgisi yoktur. Belirli süre içinde meydana getirdiğiniz çocuklar ise, müşterek olarak sizlerin kanı canıdır. Bir insan diğer birisine kızabilir, kızdığı şahıs hatalı da olabilir. Bu durumda haklı bile olsa, bir kişiye diğerini öldürme hakkını veremez. Şu ifadeyi lütfen irdeleyiniz: 'benim karım değil mi dövebilirim de öldürebilirim de'. Bu nasıl bir anlayıştır. Bunun temelinde yukarıda üzerinde durduğum, kadın ve çocukların bir mal gibi kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Elbette, diğer birçok ülkede de bu olaylara rastlamak mümkündür. Yalnız, ülkemizde bu cinayetler son yıllarda kitlesel bir durum arz etmektedir. İşin tuhaf tarafı, bu konulara ilgili olarak da bir aileden sorumlu bakanlığımız bulunmaktadır. Boşandığı eşinden çocuğunu alıyor ve bir sefer öldürmeye teşebbüs ediyor. İkinci seferde çocuğu öldürdükten sonra, çocuğu öldürdüğü yeren almaları için de telefon ederek bunu bildirebiliyor. Bu insanların zihinsel olarak özürlü olduklarını kabul etmek durumundayız. Sadece aile meselelerinde değil, trafikte yol vermedi diye, öldürülen insanlarımız yok mudur? Bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir düşünüştür, bunları anlamak mümkün değildir. Bir insanın canına kıymak, onu öldürmek bu kadar basit midir? Çoğunlukla da bu insanlar verdikleri ifadelerde, pişman olmadıklarını beyan etmeleri, bu olayların hata ve kusurdan değil zihinsel olarak patolojik düşünüşün ürünü olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu tip insanlar için gelişmiş ülkelerde eğitici ve masum insanları koruyucu programlar vardır. Sağlık Bakanlığı ve Aileden Sorumlu Bakanlığın bir proje olarak bu konuyu ele alarak gerekli koruyucu tedbirleri almaları gerekir. Bu olmadığı takdirde, olayların çoğalarak önü alınamayacak bir seviyeye geleceği açıktır.

Bütün olumsuzlukların temelinde cahillik yatmaktadır. Özellikle, son yıllarda kırsal kesimden metropollere olan nüfus akını ile, geleneksel olarak, bu tip olaylardaki büyüklerin aile üzerindeki etkisinin yok olmasına neden olmuştur. Geleneksel olarak baskıdan kurtulan insanlara gereken eğitimin de verilmemesi sebebi ile bu tip olaylar ortaya çıkmaktadır. Şu açık olarak ortaya konulmalıdır ki, bir ülkenin gücü; o ülkeyi meydana getiren ailelerin sağlam yapısından almaktadır. Bunu yapamadığımız takdirde, Allah korusun ülke olarak dağılmamız ve benliğimiz kaybetmemiz ortaya çıkacaktır. Saygılarımla.