'Yine mi ölüm' demeyin lütfen. Ölümün de güzelliği var. Ölüm, güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber diyor Üstad NFK.

Rabbim güzel ölümün de güzelini versin diye dua edelim birbirimize.

'Âvazeyi bu aleme Davûd gibi sal/ Bakî kalan bu kubbede bir hoş sada imiş'
(Bu aleme Hz. Davud gibi bir ses bırak¸ çünkü bu dünyada kalıcı olan güzel bir sestir.) diyen Baki gibi söylüyoruz. Evet, bu kubbede hoş bir sada bırakan bir ilim adamımız Prof. Dr. Kemal Balcı Hocamızı yolcu ettik Büyük Camii'nin bahçesinden.

Kemal Hocamız, evlilik düğününde konuşma yaptığımda Edirne Tıp Fakültesinde-YANILMIYORSAM- Nöroloji asistanıydı. Yıllar birbirini kovaladı. OMÜ'ye geldi ve servisinin Yoğun Bakım sorumlusu oldu. Yoğun Bakım servisinde hastamın özel bir sorunu ortaya çıkınca bizzat kendilerini ziyaret ettiğimde beni tanıdı. 'Buyurun Hocam' diyerek hoş geldin dedikten sonra oturttu ve 'hayrola' diye sordu. Derdimi anlattım, sorunuma çözüm bulunması ricasında bulundum.

Bana, Yoğun Bakım'ın şartlarını ve personelin durumunu anlatarak orta bir yol tavsiyesinde bulundu. Ve gerçekten orta bir yol ile sorunumu çözdü. Ve sonra da öğrendim ki hep böyle yaparmş. İşte buna , 'hoş bir sada bırakmak' denir.

Büyük Cami'den kalkan gemi, merhum Yahya Kemal'in ifadesindeki 'meçhule' değil, şahitliğini yüz binlerce peygamberin ve milyonlarca velinin yaptığı ebedi aleme, dosta ve huzura gidiyor.

Ama, 'Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, / Günlerce siyah ufka bakar gözler nemli'.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; / Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler' der Bayatlı.

Merhum Erdem Bayazıt da; 'Damla damla oluşuyor hayat / Ölüm kımıl kımıl / Duymak kolay / Anlatmak değil.' DEMİŞTİR. Nasıl anlatalım ki?

Arkadaşlıklar vardır okullarda / Bakarsın biri gelmez bir gün. / Ve artık hiç gelmeyecektir /

Simsiyah bir göge düşmüştür adeta / Bahçeye koridorlara sınıflara / Bir fısıltı dolaşır dudaklarda.' Demiştir.

Üstad Sezai Karakoç da, 'Anlatacaktım ölümlerini bir sonbahar eşliğinde / Bir kış güneşliğinde / Fakat baktım bu ölüm değil diriliştir / Tabiatı aşan bir diriliştir.' Demiştir.

Dünyada hangi makama ve servete sahip olursak olalım. Üstad Necip Fazıl'ın ifadesiyle;

' Yağız atlı süvari, koştur atını, koştur! / Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.'

Dıranas da, 'Uzaktadır her şey, hep… yalnız ölüm, / Her yerde, her an yakınımız, ölüm.' Demiştir.

Neylersin ölüm herkesin başında, / Uyudun uyanamadın olacak,. Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında / Bir namazlık saltanatın olacak / Taht misali o musalla taşında' diyen Tarancı da kendisine biçtiği ömrü yaşayamamıştır.

Çünkü, ' dirilten ve öldüren Allah'tır.' Yazımızı merhum Yahya Kemal'in, 'Fani ömür biter, bir uzun sonbahar olur, / Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarumar olur' dizeleriyle bitirirken sizleri, son görüştüğümüz odanızdaki duruşunuzla ve çocuklarınızı da bir deprem sonrası anne ve babalarını kaybetmiş çocuklar gibi Büyük Cami'nin avlusunda ağlayışlarıyla hep hatırlayacağım. Bu yazıyı okuyan her okuyucumdan bir fatiha temennisiyle selam ve dua diyoruz…