Medicana International Samsun Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü'nden Doç. Dr. Cengiz Kayahan, meme kanserinde yanlış bilinenler konusunda bilgi verdi.

1- 'Memedeki bir kitle her zaman kanser olduğunu gösterir.'

Memedeki her kitle kanser değildir. Memenin kistleri, fibroadenomları, yağ nekrozları vs gibi birçok iyi huylu hastalığı; kendini, memede sertlik veya elle farkedilebilen kitle olarak gösterebilir. Ancak, memesinde kitle fark eden bir kadın, 'Bu kitleler nasıl olsa iyi huylu çıkıyormuş hekime gitmeye gerek yok' diye düşünmemeli. Bununla birlikte, her kitlenin kanser gibi algılanması da son derece yanlış. Kitlenin kanser olup olmadığı, ancak bir meme cerrahı tarafından yapılacak meme muayenesi ve neticesinde gerekli görülen radyolojik ve patolojik incelemeler sonucunda anlaşılabiliyor.

2- 'Meme kanseri riski olanlar mutlaka kanser olur.'

Günümüzde yapılan çalışmalar göstermiştir ki; ailesel hikayesi olmayan her 8 kadından 1' i meme kanseri riski taşımaktadır. Bazı kadınlar, yaşıtlarına göre daha yüksek oranda meme kanseri riski taşımaktadır. Özellikle birinci derece akrabalarında bir veya daha fazla meme kanseri hikayesi olanlarda, aşırı alkol ve tütün mamülleri kullananlarda, obezite sorunu veya sağlıksız beslenme alışkanlığı olanlarda, yoğun stresli veya sağlıksız zaman ve ortamda uzun süreli çalışanlarda, yeterince günlük fiziksel aktivitede bulunmayanlarda bu risk biraz daha fazla olmaktadır. Uzun süreli yüksek dozda hormon tedavisi görmüş olan, hiç doğum yapmamış ya da ilk doğumunu 35 yaşından sonra yapmış, çok erken yaşlarda mensturasyona başlamış kadınlar da risk diğerlerinden daha fazladır. Buna bağlı olarak risk grubunda olan kadınların daha sık meme kontrollerini yaptırmalarını öneriyoruz.. Sonuçta, meme kanseri açısından risk unsurları taşıyan kadınlar, mutlaka meme kanserine yakalanacak ya da tam tersi meme kanseri açısından risk unsurları taşımayan kadınlarda meme kanseri görülmeyeceğini söylemek mümkün değildir. Bu taramalardaki amaç; kanseri erken yakalayarak hem memenin, hem de sağlığın korunmasıdır.

3- 'Meme kanseri ileri yaştaki kadınları etkiler'


Meme kanseri görülme sıklığı yaşla birlikte artmakla birlikte 20'li 30'lu yaşlardaki genç kadınlarda da meme kanseri görüyoruz. Genç yaşlarda görülen meme kanserinin sıkça görülen bazı ortak özellikleri var. Özellikle kalıtsal meme kanserleri daha erken yaşlarda görülebiliyor ve biyolojik olarak biraz daha saldırgan olabiliyor. Bu nedenle meme kanserinin her yaşta görülen bir hastalık olduğunu söylemekle beraber ileri yaşlarda görülme sıklığının arttığının altını çizmeliyiz.

4- 'Ailenizde meme kanseri geçirmiş bir kişi yoksa meme kanseri olmazsınız.'


Kalıtsal meme kanseri, meme kanseri grubu içinde bir yeri olmakla birlikte bu grubun ancak yüzde 5 ile 8'ini oluşturur. Eğer bir kişinin ailesinde kalıtsal meme kanserine neden olan gen mutasyonu varsa riski anlamlı ölçüde artar ve risk %60 lara kadar çıkabilir. Ancak, sadece ailesinde meme kanseri var diye bir kişide meme kanseri oluşur demek yanlış olur. Tam tersi olarak, bir kişinin ailesinde meme kanseri yaşanmamış olması da meme kanseri görülmeyeceği anlamına gelmez.

5- 'Doğum kontrol hapı kullanmak meme kanserine neden olur.'


Bu da oldukça yanlış bir inanış. Meme kanseri sıklıkla hormon bağımlı bir kanser. Yüksek doz hormon, özellikle östrojen kullanmak zorunda kalan kadınlarda meme kanseri riskinin artması nedeniyle bu yorum yapılabiliyor. Ama şu ana kadar yapılan saha çalışmalarında, özellikle günümüzde kullanılan düşük hormon içeren doğum kontrol haplarının meme kanseri riskini artırdığını gösteren herhangi bir kanıt bulunmuyor.

6- 'Meme kanseri tanısı için kendi kendine meme muayenesi yeterlidir.'


Meme kanserinde erken tanı konulabilmesi, kişinin daha erken hekime başvurabilmesi için kendi kendini muayenesi çok doğru bir yöntem. Kadınların doğurganlık yaşından itibaren ayda bir kez kendilerine ayıracakları 5 ile10 dakika ile memelerini muayene etmeleri ve herhangi bir anormallik fark etmeleri halinde de hekime başvurmaları gerekiyor. Kendi kitlelerini kendileri fark eden hastalar, meme kanserine yakalanan kadınlar grubu içinde önemli bir orana sahip. O yüzden de kendi kendine meme muayenesine çok önem veriyoruz. Ancak, özellikle 40 yaşından sonra kendi memesini muayene etmek yeterli bir yöntem değil. Çünkü kişinin kendi kendini muayenesi sırasında fark edebileceği kitlenin boyutu ile meme cerrahi uzmanının yapacağı muayenenin etkinliği çok farklı olacaktır. Klinik meme muayenesinin yanına eklenecek radyolojik incelemelerle meme muayenesinde belli olmayan, ama farklı radyolojik görüntülere sahip olması nedeniyle tanı koyduğumuz büyükçe bir grup var. Kadın mutlaka kendi memesini düzenli kontrol etmeli, 30 lu yaşlardan itibaren periyodik klinik meme muayenesi ve gerekli diğer tanısal yöntemler uygulanmalıdır.

7- Meme kanseri açısından yüksek risk taşıyorum. Yapabileceğim hiçbir şey yok.


Meme kanseri açısından yüksek risk taşıyan bir kadınla, hiçbir risk taşımayan bir kadın arasında meme kanseri gelişme riskleri aynı değildir. Ama, meme kanseri açısından yüksek risk taşıyan bir kadının hekimiyle birlikte bu riskleri tartışması, yapılacak olan meme muayenesi ve radyolojik görüntülerde olası sorunların değerlendirilmesi ve izlenecek tarama programının belirlenmesi, o kişide meme kanseri oluşabilecek olsa bile kanserin son derece erken bir döneminde yakalanmasına ve bu kanser nedeniyle kişinin yaşam süresi ve kalitesinin etkilenmemesine yardımcı olacaktır. Yaşama yönelik bazı parametrelerin meme kanseri riskini artırdığını veya azalttığını biliyoruz. Menopozdan sonra vücuttaki temel östrojen kaynağı yağ dokusudur. Özellikle karın çevresindeki yağ dokusu yüksek oranda östrojen salgılar. Kişinin menopozdan sonra kilo alması, yağlanması meme kanseri riskini artırır. Çünkü meme kanseri sıklıkla östrojenle ilişkili bir kanserdir. Eğer kişi kilo alıyorsa bu meme kanseri riskini artıracaktır. Yapacağı egzersiz ve sağlıklı beslenme ile kilosunu koruyan veya fazla kilosunu verebilen bir kişi bu riski azaltmış olacaktır. Aynı şekilde alkolde hem yağlanma hem de kendi toksik etkileri üzerinden meme kanseri riskini artırmaktadır.

8- Erkekler meme kanseri olmaz.


Bu da yanlış bir inanış. Her 100 meme kanseri hastasından birisi erkek ve meme kanserleri erkeklerde daha ölümcül olmaktadır. Özellikle kalıtsal meme kanseri ailelerinde olan erkeklerde meme kanseri daha sık görülüyor. Bu nedenle erkekler de memelerinde bir kitle fark ederlerse zaman kaybetmeden bir hekime başvurmalı.

9- Meme kanseri olanlar ameliyatta memesini kaybeder.


Bu da yanlış bir inanış. Artık meme kanseri ameliyatlarında sıklıkla meme korunabiliyor. Sadece tümörü ve çevresindeki sağlıklı meme dokusunu bir kılıf şeklinde çıkarttığımız zaman bu yeterli bir tedavi olabiliyor. Bu şekilde bir ameliyatı gerçekleştirebilmemiz için tümörün tek odakta olması, boyut olarak belli bir boyutun altında olması ve mamografide memenin diğer taraflarında kanser olduğunu düşündürecek bulguların olmaması gerekmektedir. Sonuç olarak erken evrede yakalanan meme kanserlerinde meme dokusunun korunması mümkündür. Böylece kadınlar için çok önemli bir organ olan meme kaybı söz konusu olmaz. Cerrahi seçeneklerle ilişkili son kararı hastayla birlikte alarak ameliyatı planlıyoruz.

10- Meme kanseri olan kadınlar gebe kalamaz.


Gebelik ve lohusalık dönemindeki hormon değişiklikleri nedeniyle gebelik, meme kanserinin geri gelme riskini artırıyor. Meme kanseri tedavisi görmüş olan bir hastanın, mümkün olduğunca hormon tedavilerinden uzak durması gerekir. Gebelik ve lohusalık dönemindeki hormon değişiklikleri, meme kanseri tedavisi görmüş hastada lokal olarak hastalığın tekrarlama riskini bir ölçüde artırmaktadır. Özellikle tedavinin başladığı ilk yıllarda, çok net bir sınır olmamakla birlikte en az 5 yıl kadar hastanın gebe kalması çok fazla tercih edilmez. Hastalığın tekrar etmediği ve hastalıkla ilgili bir sorunun oluşmadığını görüldükten sonra hasta, hekimi ile birlikte durumunu değerlendirerek gebe kalabilir ve sağlıklı bebekler dünyaya getirebilir.

11- Meme kanseri olan kadınlarda bir memeden mutlaka diğer memeye sıçrar.


Kesinlikle yanlış bir inanıştır. Karşı memeye yayılım son derece az görülen bir durumdur. Hastalık tekrar edecekse genellikle ya lokal olarak aynı memede ya da vücudun farklı, uzak yerlerinde, metastaz adını verdiğimiz şekilde geri gelebilir. Meme kanseri daha çok karaciğer, akciğer ve kemiklere yayılarak geri gelebiliyor. Karşı memeye de yayılabilen meme kanseri olmakla birlikte genellikle bu çok nadir bir durumdur. Ancak meme kanseri öyküsü olan kadınlarda, diğer meme yeniden meme kanseri gelişimi için risk grubundadır. En güçlü risk unsuru, bir insanın daha önce meme kanseri tedavisi olmuş olmasıdır. Bu nedenle ikinci bir meme kanseri odağı aynı memede veya karşı memede olabilir. Bu görülebilir bir seçenek olmakla beraber, bir memede var olan kanserin karşı memeye de sıçrayacağı anlamına gelmez.

12- Meme kanseri ameliyatlarından sonra mutlaka kadınların kolu şişer.


Bu da yanlış bir inanıştır. Özellikle son yıllarda gelişen yeni teknolojilerinin de yardımıyla koltuk altındaki lenf bezlerine daha az müdahale ediyoruz. Ameliyatta 'sentinel lenf bezi' adını verdiğimiz, nükleer tıbbın (nadiren özel boyaların) yardımıyla gerçekleştirdiğimiz yöntemle, koltuk altındaki ilk bekçi lenf bezine ulaşıyoruz ve o lenf bezini çıkartıp ameliyat sırasında patologlara gönderiyoruz. Pataloji uzmanı da ameliyat sırasında o lenf bezinde hastalığın bir izi olup olmadığını bize söylüyor. Eğer hastalığın izi yoksa, hastalığın ilk lenf bezine uğramadan daha derindeki lenf bezlerine sıçrama olasılığının ihmal edilebilecek kadar düşük olduğunu bilimsel olarak bildiğimiz için, daha ilerilerde olan lenf bezlerine dokunmadan sadece bekçi lenf bezlerine biyopsi yaparak ameliyatı sonlandırıyoruz. Koltuk altındaki lenf bezlerini temizlediğimiz için, başta şişme olmak üzere, dokunma ve hareket kayıplarına neden olan sinirlerle ilgili yan etkilerden ve ağrıdan hastayı korumuş oluyoruz. Ama hastalığın koltuk altındaki lenf bezlerine de yayıldığını saptadığımız hastalarda lenf bezlerini tamamen temizliyoruz. Bu da o taraftaki elin ve kolun lenf akımının bütünlüğünün bozulmasına neden oluyor. Bu nedenle hastalarımıza ameliyatlı kollarını mümkün olduğunca ameliyattan sonra korumalarını öneriyoruz. Bu kolda kabul edilebilir oranlarda bir şişliğin oluşabileceğini, ama bunun yaşam kalitesini etkileyemeyeceğini söylüyoruz. Her kadında koltuk altındaki lenf bezleri çıkartıldığı ve her kadında kolun şişeceği yanlış bir inanış olmakla beraber, kolda oluşabilecek bir şişmenin de yapılacak cerrahi tedavinin kabul edilebilir yan etkilerinden biri olduğunu da bilmemiz gerekiyor.

13- Cerrahi girişimden sonra dış görünüş değişir.


Artık birçok meme kanserini çok küçük çaplarda fark ediyoruz. Dolayısıyla sadece kitleyi ve onun etrafındaki küçük bir sağlam meme dokusunu çıkartıyoruz. Memesi çok küçük boyutlarda olan kadınlar dışında, özellikle de tümörün yerleşimi uygun olduğunda, meme kanseri nedeniyle cerrahi tedavi uygulanmış olduğu çıplak gözle bile fark edilemeyecek düzeyde bir simetri farkından öteye gitmiyor. Bazen hastalar bile ameliyattan sonra farkı anlamakta zorlanıyorlar.

14- Meme kanserinin erken evresinde ameliyatsız tedavi mümkündür.


Bu da yanlış bir inanıştır. Meme kanserinin bilinen en etkin tedavisi cerrahidir. Hatta cerrahi seçeneği bazen hem erken evredeki meme kanserlerinde hem de başlangıç düzeyindeki meme kanseri olarak tanımlayabileceğimiz, DCIS dediğimiz meme kanseri türünde tek başına yeterli olabilen bir çözümdür. Geç evre meme kanserleri ve hastalığın vücudun farklı yerlerine sıçradığı hastalarda memeye yönelik ameliyatın hastaya bir katkı sağlamayacağını bildiğimiz durumlarda hastayı ameliyat etmiyoruz. Ama her erken evre meme kanserinde ameliyatı öneriyoruz.

15- Silikonlu meme patlar

Silikonlu memenin patlayabilmesi için çok ciddi bir darbe alması gerekir. Sadece delici travmalar sırasında silikonlu meme patlayıp delinebilir. Yeni teknolojiler sayesinde protez memenin içindeki silikon yapısı jel kıvamında değil, jöle kıvamındadır. Böylelikle bu bölgede yırtılma dahi olsa silikon vücuda yayılamaz ve rahatlıkla tamamını çıkarmak mümkün olur. Travma sonrası silikonu hemen çıkarmakta fayda vardır ancak uzun süre patlayan silikonla yaşamış hastalara da rastlanır

16- Silikonlu memesi olanlar bebek emziremez

Silikon meme protezi bebek emzirmeyi hiçbir zaman etkilemez.

17- Silikon protez ile meme büyütme sonrası kanser riski artar

Kanser riski kesinlikle artmaz. Asıl üzerinde düşünülmesi gereken, silikon protezin olası bir meme kanserinin gözlemini ortadan kaldırıp kaldırmayacağıdır. Günümüzde gelişen tekniklerle bu durum da ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla meme protezi rahatlıkla kullanılabilir.

18- Yağ enjeksiyonu ile meme büyür

Yağ enjeksiyonu yeni ve zorlu bir yöntemdir. Şu an bu uygulama deneniyor ancak her olguda standart başarılı bir sonuçtan bahsedilemiyor. Bu, protez meme kadar kolay bir yöntem değildir ancak meme rekonstrüksiyonu için kullanılır. Hastaya kendi dokusu ya da protez ile meme yapıldıktan sonra bazı rötuş prosedürleri uygulamak gerekir. Bunlardan bir tanesi de eksik kalan dokunun yağ enjeksiyonuyla yerine konmasıdır. Bu tür uygulamalar da iyi sonuçlar verir.