Uzun yıllar boyunca Munich'te yaşamış bir tanıdığım, oğlu Furkan'ı hem iş öğrensin hem dil öğrensin diye  New Jersey'deki bir halıcı arkadaşının yanına yollamış. Almanya'da göçmenlik işlerinden çok çektiği için, vize işlerini uzman akrabasına bırakmış. Uzmanımız da Miami'den gemiden atlayıp uzun yıllar kaçak yaşadıktan sonra evlilikle zar zor, bin badireden sonra evlilikle karnesini almış bir uzman.

Lafın kısası, uzmanımız Furkan'ı bir dil kursuna yazdırmış New Jersey'de. Furkan, saf saf gitmiş dil kursunun binasına, resepsiyonda tırnaklarını törpüleyen çakma sarışın bir abla, bakmış buna bu da ona bakmış. Gecen süreçten sonra Furkan çıkmış, malum dil bilmediği için bakışla iş olmuyormuş.

Uzmanı dinleyen Furkan, New Jersey'deki kursu bırakıp küçük bir eyalet olan Connecticut’a geçmiş. Diğer adıyla Kennedy Kenti. Türk pizzacıların, restoranlarının fethettiği eyalet.

Furkan dil kursu üzerinden bir SSN numarası almış, babasını dinleyip bir de bir Türk muhasebeci ile anlaşıp üstüne bir de itin nosu almış. Babasının niyeti Furkan'ı Halı işini kapsın, şirketi kurup yoluna baksın. Küçük bir ayrıntı hikaye biraz eski, sene 2001, aylardan Ağustos. Mühim vakit. Furkan 11 Eylül’de hayatının macerasını yaşadığını sanıyor, Amerika çalkalanıyor. Furkan ilk İngilizce cümlelerini muhteşem aksanıyla döktürüyor. Çırak (Truk diyor malum aksan). "What happened" diyor, ortalık toz duman. Ama işler güzel, para temiz, dil kursu hak getire.

Bir gün sabah kahvaltıda Türk kankaları ile kahkahalarla konuşurken, dışarıda bir telaş.

Yabancı dilde kahkahalarla eğlenirken, yanındaki yaşlı bir çift, 11 Eylül'ün verdiği gazla polisleri arayıp burada yabancılar var diye arayınca zaten dalacak adam arayan Kennedy Kenti'nin güzelleri, mekanı basıyorlar, onlarca araba, ışıklar silahlar boy boy çeşit çeşit. Furkan İngilizce'ye gerek duymadan olayı çözüyor.

2 gün kodes, avukatlar ve hızla mahkeme. Savcılar başlıyor oturmaya. Kaçak, gelis, dil kursu çakma, New Jersey'de olması lazım, buraya kaçmış, buradan deport. Uzman sırra kadem basmış. Furkan babasına da ulaşamıyor. Arkadaşlar avukat bulma peşinde. SSN iptal, itin iptal.

Gel zaman git zaman, son mahkeme günü geliyor. Hakim karar verecek. Sen gel Amerika'ya, yıl bitmeden tarih yasa ve tarih ol. Hakim tersinden kalkmış, asık surat, savcıları tersliyor. Furkan idam vermese bari diyor. Kodeste geçirdiği iki gün zaten sinirlerini bozmus, savcı da gidene kadar hapiste kalsın diyince Furkan tam beyaz oluyor. Hakim bunu duyunca sen bi dur diyor savcıya. "What is your problem" diyor. Furkan bunu anlıyor. Savcı kekeliyor. Başlıyor Hakim giydirmeye savcıya. Furkan anlamıyor, ama savcı kızarmış. Sonra dönüyor Furkan’a, "Furkan, keşke bi iç çamaşırı alsaydım yedek" diyor. Yavaş yavaş konuşuyor Furkan’a, "these guys wants to throw you to jail", seni atacaklar kodese diyor. Ama diyor ben burdayım diyor. Ben sana green card vereceğim diyor. Furkan dumur.

İşte o şekilde alıyor ikinci SSN numarasını Furkan. En son gördüğümde Trump’a vericem oyumu diye geziyordu ortada. Kurmuş bir facade şirketi, binalara dış giydirme cephe yapıyor. İtini geçmiş artık eini var, çalışanlarına payroll, maaş. İşe de almış bir Türk muhasebeci yürüyor gidiyor. Uzman hala pizza dağıtıyor. Önce sahibi olduğu pizzayı, ortağı bir sabah "sen kimsin" diye sırtlayınca kaybediyor. Ama ben Furkan’a green card çıkarttım diye hâlâ uzmanlık yapmaya devam ediyor.