Eğer bir yerde geriye doğru gidiş var ise; dostlar, düşmanlardan beter, birbirlerinin boğazına sarılırlar ifadesi, son günlerdeki siyasetimizi özetlemektedir. Ülkemizde denenmiş olmasına rağmen; benim başıma gelmez sözünün pek de geçerli olmadığını ortaya koymaktadır. Daha, önce iki parti lideri, iktidarda iken Cumhurbaşkanı seçilmiş ve bir sonraki seçimde, partileri de yerle bir olmuş ve oyları da dibe vurmuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde Gül’ün Cumhurbaşkanlığını asla hazmedememiştir. Çok açığa çıkmamasına rağmen; olaylar satır aralarında hep gündeme gelmiştir. Siyasetimizdeki tarihi olaylar hep bilinmekle birlikte; R.T. Erdoğan, AK Parti’deki etkisi ve disiplinine güvendiği için ve buna ilâve olarak, gönülden arzu ettiği Cumhurbaşkanlığına gelmiştir. Açıkça ifade etmek gerekir ise, bugün AK Parti’de ortaya çıkan çatlakların olabileceğini, o zaman da birçok yazar gündeme getirmişti. Siyaset anlayışımız partilere göre asla değişmez, hangi partiden olursa olsun, siyasetçimizin hamuru aynı mayadandır. Sayın Arınç’ın, ülkemizde bir iktidarın olduğunu zikretmesi, Cumhurbaşkanının hükümete olan müdahalelerinin uygun olmadığının kibarca ifadesidir. Dolmabahçe toplantısı ve buradan çıkan, bir hakem heyeti veya izleme kurulunun kurulması fikrine Cumhurbaşkanı karşı çıkmıştır. Bunun paralelinde, ülkemizde “Kürt sorunu yoktur” ifadesinin ne anlama geleceğini daha önceki yazımda üzerinde durarak belirtmiştim.
İşler bu minval üzere yürürken, Arınç’ın hükümet sözcüsü olarak yaptığı açıklamalara, Ankara Belediye Başkanı, Melih Gökçek’in müdahil olduğunu görüyoruz. Elbette, hükümet sözcüsü olarak Arınç’ın bu beyanlarından, Başbakan Davutoğlu’nun haberdar olmadığını düşünmek hata olur. Karşılıklı olarak yapılan suçlamalarda hep olduğu üzere, siyaset etiğinin dışındaki sözler yer almıştır. Daha önceki yazılarımda da üzerinde durduğum üzere konuşmalarda kurulan cümle ve ifadelere dikkat etme gereği vardır. Bu türlü konuşmaları partiler arasındaki atışmalarda görüyor idik. Yalnız, iktidardaki partinin siyasetçileri arasında buna rastlamamış olmamız, kamuoyunu hayrete düşürmüştür. Burada dikkati çeken diğer husus ise, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın bu atışmalara muhatap olmalarına rağmen; bunun dışında kalışlarıdır. Bu olayları, üç dönem milletvekilliği yaptığı için aday olamayan Arınç’ın bir yerlerden tüyo mu aldı fikrini ortaya koymaktadır. Bu, Gül’ün milletvekilliği için adaylığını koymaması ve bir parti kurabileceği yönündeki haberlerin basına düşmesiyle örtüşmektedir.
Daha önce de üzerinde durduğum gibi, söz ağzından çıkmadan önce senin esirin; çıktıktan sonra sen onun esirisin sözünden hareketle; Arınç’ın seçimden sonraya açıklamak üzere bıraktığı, Gökçek ile ilgili yolsuzluklardan söz etmesini de anlamak imkânsızdır. Bizim siyasetimizde her zaman rastladığımız böyle ifadeler niçin söylenir, bunu anlamak mümkün değildir. Ya hiç söz etmeyeceksin veya ağzını açmışsan hepsini delilleri ile ortaya koyacaksın. Yazıma başlarken söylediğim gibi, beraber yürüdükleri yollarda ayrılmalar bulunmakta, itibarla da her şey söylenebilir gibi bir durum ortaya çıkmıştır. Elbette, her iki tarafın elinde kozlar olduğuna dair ifadeler konuşmalar arasında bulunmaktadır. Seçimin yaklaştığı bu zaman içinde, suyu geçerken at değiştirme örneğinde olduğu gibi bir durumla karşı, karşıya bulunulmaktadır. Bu AK Parti’de kan kaybına neden olabilecek olaya, başta Cumhurbaşkanı ile Başbakan nasıl bir bahane bulur, bunu bilmek mümkün değildir. Saygılarımla.