24 Temmuz, Basından Sansürün Kaldırılışının 107’nci yıldönümü ve Basın Bayramı.

107 yıl öncesine göre doğru.
Günümüzde ise yanlış.
Çünkü sansür var.
Bayram olamaz.
Sansürün olmadığına inananlar kutlama mesajları yayınlıyor.
Hem de özgürlük vurgusu yaparak.
Özgürlük var mı?
Kimine göre var.
Kimine göre yok.
Durum böyle olunca hangi saftaysan ona göre kabulleniliyor.
Günümüzün en önemli sorunlarından biri medya.
Her önüne gelenin mesleği haline getirildi.
Daha doğrusu ihtiyacı olan herkes kendi medyasını yarattı.
Sansürden de kötü bir biçimde.
Böyle bir ortamda özgürlük vurgusu gerçekleri örtmekten başka bir işe yaramaz.
Türkiye’de medyayı güç görenler içine sızarak başkalarına karşı silah olarak kullanıyor.
Bilmedikleri mesleği ilkelerinden uzak yapmaya çalışıyor.
Darbe üstüne darbe vuruyor.
Bugün Türkiye’de iktidar yanlısı.
Muhalefet yanlısı.
Ve…tarafsız gazetecilik ilkelerine uyan medya var.
İktidar yanlıları köşe dönücü.
Çıkarı ön planda tutan.
Kendilerini güçlü gören.
Sözde gazeteciler.
Sonradan olmalar.
Daima aynı yolda kalmaları kaçınılmaz.
Dost görünüp, düşman tipliler.
Muhalefet yanlıları, haksızlığa tahammülü olmayıp karşı koyanlar.
Zaman zaman dozajı kaçıranlar.
Sürekli savaş halinde olanlar.
Tarafsız gazeteciler ise kılı kırk yarmaya çalışan.
Her iki gruba mesafeli olan.
İktidarı da eleştiren.
Muhalefeti de.
Aynı düşüncedeki okuyucu gücü ile ayakta kalabilenler.
Gazetecilik meslek ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olanlar.
Her iki kesim tarafından sevildiklerini söyleyemeyiz.
Kısacası; gazeteci birilerinin tarafı olmamalı.
Doğruların tarafı olmalı.
Mesleğine sahip çıkmalı.
Mesleğe sızanlara ve zarar verenlere karşı dimdik ayakta durabilmeli.
Bu ancak, temiz toplumun desteği ile mümkün olur.
Bu böyle biline.