Gülenizm ya da Talibanizm, dini olmaktan çok devleti ele geçirmeye odaklanmış siyasi hareketlerdir.

Bu hareketler her ne kadar dini oldukları iddiasında ısrarlı olsalar da ilerleyen satırlarda pratiklerinin böyle olmadıkları görülecektir.

Gülenizm(Türkiye'nin Talibanı), 1400 yıllık İslam tarihinin yaklaşık bin yılının yaşandığı ve kurumlaştığı Anadolu topraklarında, Talibanizmde nerede ise aynı geçmişe sahip Afganistan'da doğup gelişmiştir.

Teoride her iki hareketin fıkhi referansları Hanefilik olduğu iddiası olsa bile pratiklerinin dayanağı Hariciliktir. Bu iki hareket için aslında 21. yüzyılın Haricilik hareketi adını koysak yanılmayız. Zira eldeki veriler, bizleri oraya taşımaktadır.

İslam coğrafyasını kasıp kavuran bu iki hareket için gerek siyasi ve gerekse dini kurumlar hiçbir çalışma yapmamışlardır. Siyasi kurum ve kişiler bunları beslerlerken, dini kurum ve şahıslar da bunlara seyirci kalmışlardır. Siyasi kurumlar bu canavarları besleyerek, dini kurumlar da seyirci kalarak kitleleri kandırmalarına ve yutmalarına göz yummuşlardır.

Bu yazı serimizde Gülenizm ile ilgili referanslarımız taraftarlarının pratiklerine, kişisel itiraflarına ve bizzat müşahadelerimize dayanacaktır. Talibanizm ile ilgili pratiklerin referansları ise ağırlıklı olarak Yrd. Doç. Nasirddin Mazhari'nin Dr. B. Ahmet Ensari'den dilimize kazandırdığı ve Kayıt Y. Yayımlanan Taliban adlı kitaba dayanacaktır.

Dini- fikri hareketler baskı ve şiddetle değil, zihniyet dönüştürücü çalışmalarla önlenebilir. Aksi halde bir taraftan batırdığınızı sandığınız bir fikir ve inanç, ummadığınız ve beklemediğiniz bir yerden karşınıza çıkar. Bu konuda herkesin duyarlı olma zarureti vardır.

Bu yazı serimizde yanlış tespitler varsa bize aittir. Katkı sağlayacak herkese şimdiden teşekkür ediyoruz.

1-Bu iki hareketin en temel ortak noktaları doğrudan devlete talip olmaları ve bunun için savaşmayı, ölmeyi ve öldürmeyi meşru saymalarıdır.

Afganistan'da tüm dini gruplar bir olup canları pahasına Rus işgaline karşı savaşmışlardır. Sonunda komünist yöneticileri kovarak İslami devleti kurmuşlardır. Taliban hareketi bunları tekfir(kafirlikle itham- suçlamak) ederek onlara karşı ayaklanmış, kan dökmüş ve hala da dökmektedir.

Benzer durum Türkiye'de yaşanmıştır. Şu ya da bu şekilde AK PARTİ iktidarında Müslümanların bazı kazanımları görmezden gelinerek Gülen'e mensup bazı polis ve savcılar tarafından teamüllere ve yönetmeliklere aykırı (alışılagelmişin dışında) bir şekilde bazı operasyonlara girişilmiştir. Taliban hareketi merkeze Burhaneddin Rabbani'yi koyarken, Gülen de 'Yezidilik vb. gibi ağır ithamlarla merkeze hükümet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı koymuştur.

2-Gerek Talibanizmin ve gerekse Gülenizmin ortak özelliklerinden birisi de devlete karşı silah kullanmayı meşru görmeleridir.

Bu özellik, iddia ettikleri gibi ne Hanefilikten, ne diğer mezhep imamlarından ve ne de Şiadan gelmektedir. Devlete karşı silah kullanma zihniyetleri Haricilerden gelmektedir.

Ehl-i Sünnet ve Şia mezheplerine göre devlet yöneticileri halkı namazdan alıkoymadıkça ve Müslümanlıktan yüz çevirmedikçe onlara itaat etmek vaciptir.

Devam umuduyla selam ve sevgiler…