Kim ne derse desin.
Kim nerede eksik gedik ararsa arasın.
Birileri engeller çıkarsa, önümüze duvarlarda örse de.
Birbirimize kızsak da, köpürsek de…
'Bu kadar da olmaz ki!' dediğimiz günler olsa dahi.
Bu toprakların bereketi eksik olmuyor.
İyi niyet, samimiyet, yardımlaşma, dayanışma, fedakarlık, özveri…
'Nerede o insanlar? Onlar eskidendi' diyenler çıksa da…
'Biz tükenmedik' diyerek beklenmedik yerde öyle bir çıkıyorlar ki…
Düşünün, daha düzgün elbisesi yok, kendini ifade edemiyor.
Ekmeğini kazanmak için nerede en iyi otlak varsa orada.
İşi gereği sosyal hayatı yok gibi bir şey.
Gününü doğada geçirdiği için doğal kalabilen.
Ülkede ve dünyadaki gelişmeleri gecikmeli öğrenen.
Öyle bir kimlik geçtiğimiz günlerde düştü medyaya.
Duymuş ki, dünya ve yaşadığım ülke sıkıntıda.
Gündemin ilk sırasına yardımlaşmanın oturduğu bugünlerde işini gücünü bırakıp, dağları, tepeleri terk ederek kararlı bir şekilde şehre inmiş.
Kapısına dayandığı devlet de haliyle başlamış onu sorgulamaya.
'Sen ne iş yapıyorsun?'
'Dağlarda hayvan otlatıyorum.'
'Cumartesi günü neden geldin buraya?'
'Yardım etmek için geldim'
'Kime yardım yapacaksın?'
'Devlete yardım yapacağım'
'Kaç çocuğun var?'
'Dört çocuğum var.'
'Altı nüfussun, senin ihtiyacın yok mu?'
'Olsun ben yardım etmek istiyorum'
'Ne kadar yardım yapacaksın?'
'İki yüz lira'
Bu nasıl gönül zenginliği, tok gözlülük…
İki gün sokağa çıkma yasağı öncesi markete, bakkallara koşan, yeri gelince Çanakkale zaferini üzüm hoşaf yiyerek kazandık diyerek sosyal medyada sözde ecdadın torunlarıyız diyerek ortaya çıkanlar geldi aklıma.
'Devletime yardım yapacağım' diyen Afgan kökenli kişi öyle büyüdü ki gözümde.
Bir kere daha inandım ki bu topraklar vefalı.
Bir kere daha inandım ki bu topraklar dualı.
Aynı topraklarda nefes aldığımız 'Karslı Çoban.'
Düşündürürken mutlu etti bizi.