'Zorunlu olmadıkça yola çıkmayın.'
Geçen hafta ısrarla yapıldı bu uyarılar.
Ama Kenan dinler mi bu uyarıları?
Cuma sabahı kar yağışıyla Samsun'dan çıktık yola.
İçimizdeki çocukluk ruhunu diriltmek için tamda fırsattı.
Bende eksik kalmıyor herhalde; eşim arada söyler 'Çocuk ruhlusun' diye.
O ruh depreşmiş ki, uyarılara rağmen vermiştim kararı.
Meteoroloji son yılların en şiddetli kışından söz ediyor.
Kenan ise bunu fırsata çevirme adına çocukluğunu yaşamak için evi terk ediyor.
Samsun'da kar yağışını arkamıza alıp, Ordu Derinçay köyüne ulaşana kadar o yağış bizi yakalayamadı. Ama ertesi sabah arzuladığımız inanılmaz güzelliklerle uyandık güne.
Gece boyu yağan kar geldiğimiz yolu bile ulaşıma kapatmıştı.
Önemli değil; korunaklı bir evimiz, bir aylık yakacak, yiyecek stokumuz vardı.
Ne gariptir ki yağış fındık açısından köylüyü, çocukluğunu yaşama adına Kenan'ı memnun ediyordu. Evin önüne yaptığım kardan adamla hemen harekete geçti çocukluk ruhum. Aylarca sessizliğe bürünen köy evi zenginleşirken, köyün sahipsiz köpekleri mekan tuttu hemen evin önünü.
 Onlara ikram ederken getirdiklerimizi yaşadık merhamet kokan duyguları.
Yarım metreye ulaşan karda patikalarla köylü birbirlerine ulaşırken, altmışına merdiven dayayan Kenan ise on yıllar sonra ilk kez böylesi karla yüzleşmişti.
Mutfağımızda pancar çorbası, mısır ekmeği, süt, yoğurt...
Kapımıza gelip, gidenler, ihtiyacınız var mı diyenler...
Her mevsim ayrı güzel gerçekten.
 Beyaz örtünün üzerinde gezinmek, tipide yürürken kardan adama dönüşmek, ağaçlarda ve fındık dallarının belini büken kartpostallık görüntülerini resimlemek ise apayrı bir duygu.
 Doğa gelin gibi öylesine süslenmiş ki.
Derinçay vadisi Turnalık yayla geçidi Susuz bölgesine gideceğiz ama ne mümkün. Kepçe yolları açtıktan sonra tipiyle karışık ulaşıyoruz ırmak yatağına. Vadide ne yöne dönersen muhteşem manzara hayran bırakıyor bizi. Yatakta akan su neredeyse kardan kapanacak gibi. Hatta farklı farklı dağlardan akan su menfezde birleşip donmaktan kendini alamamış.
Dönüşte devasa uçurumlardan sarkan buz kütleleri dikkatimizi çekiyor.
Gümüşdere köyünde sessizliğe bürünen evler ise düşündürüyor bizleri.
Bu yaşımıza rağmen kızağa binip elli yıl öncesini yad ederken, köyün üzerinde Avadan bölgesine çıkıp, yukardan bakıyoruz köye ve dağlara çöken beyaz örtüye.
Ve planladığımız günde dönemiyoruz tabi ki köyden.
Ah Kenan! Sen misin bu mevsimde zirvelere tırmanan.
 Aracımızda ne zincir var nede kışlık bir önlem. Bizimkisi bile bile ladesti zaten. Yollar buz kütlesine dönüşürken 'Enişte senbu mevsimde gömlekle gelmişsin buraya' diyor köy sakinleri. Güneş görmeyen yolların bir süre daha riskinden söz edilirken çok da önemsemiyoruz.
İşte böyle 'Köyde Mahsur Kalınca.'
Keyfini sürmek kalıyor kalan günlerin.