Artık ülke olarak bir konuda fikir birliğine vardık.

Orta Gelir Tuzağından çıkabilmek, ekonomik bağımsızlığımızı oluşturabilmek ve kırılgan bir yapıdan dayanıklı bir yapıya geçebilmek için 'Üretim Ekonomisine' sahip olmalıyız, katma değeri yüksek, inovatif, rekabetçi ürün ve hizmetler üretmeliyiz diye.

Atalarımız der ya 'Bir musibet, bin nasihat …' misali içerisinde bulunduğumuz süreç ülke olarak 'Üretim Ekonomisine' odaklanmak konusunda yaşadığımız gecikmenin önüne geçti.

Her kriz beraberinde fırsatları da getirir diye boşuna söylememişler.

Üreten Ekonomiye geçiş konusunda hemfikir olmakla beraber başka bir çaremiz olmadığına inanmaktayım. Ancak çözmemiz gereken acil bir sorun bulunuyor. Üreten Ekonominin en önemli ihtiyacı nitelikli insan. Bu nitelikli insanlara sahip miyiz?...

Nitelikli İnsan Kaynağımız Homojen Bir Dağılım Göstermiyor.

Birçok üreten kuruluşumuzun nitelikli insan kaynağına erişimde sorun yaşadığını veya ulaşamadığını görüyoruz. Bir CNC operatörü, borverk operatörü, kaynak inspektörü vb. insan kaynağına erişim oldukça güç. Bir ordu oluşturabilecek kadar özel güvenlik görevlisi bulabilmek ise içten bile değil. Belki bulunduğumuz bölgede durum böyle, nitelikli insan kaynağı Marmara Havzası'na konumlanmış durumda. Ancak üretim ekonomisine geçebilmek için bu sorunun homojen bir şekilde, erişilebilir hale getirilebilmesi gerekiyor. İlimizde de Merkez OSB ve diğer OSB'lere yapılan yatırımlarda tercihi nitelikli insan kaynağına erişim belirliyor.

Çocuklarımızı Batı Ekonomisine Hizmet Etmek İçin mi Yetiştiriyoruz?

Almanya merkezli İstihdam Araştırma Enstitüsü Beyin Göçü Veritabanı'nın (IAB) verilerine göre, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'ne üye 20 ülke arasında yaşayan, yüksekokul ve üzeri eğitim seviyesine sahip Türkiyeli göçmenler, 30 yılda üçe katlandı. 1980'de yüzde 4,4 olan söz konusu oran, 2010'da yüzde 12,4'e ulaşmış.

Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Dany Bahar ve Paris School of Economics'ten Hillel Rapoport'a ait 2016 tarihli makalesinde; ortalama bir göçmen, bir ülkenin yurt dışına giden 30 bin dolarına mal olurken, bu miktar yüksek kaliteli çalışanlarda 160 bin doları aşıyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) IAB verilerine dayandırarak yaptığı hesaplamaya göre, her beş gençten birinin işsiz olduğu Türkiye'nin 20 OECD ülkesindeki göçmen stoğu, 230 milyar dolarlık yurt dışına giden doğrudan yatırım anlamına geliyor. (¹)

Biz çocuklarımızın gelişimi için emek ve kaynak ayırırken aslında gelişmiş ülkelerin gelişimine katkı vermek için çaba gösterir durumuna düşüyoruz. Bu durumun net analizini yaparak, tersine göçü başlatabilecek yapısal reformları yapmak, iklimi oluşturabilmek 'Üretim Ekonomisine' geçebilmemizin yegane yolu olarak öne çıkıyor.

Okuyucularımızın Mübarek Kurban Bayramını kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim.

Sağlıcakla

Kadir GÜRKAN