Fiyakalı laftır, "Samsun'u Dünya kenti yapmak..." Lakin bu sloganın içini doldurmak zordur. Bu kenti hakikaten dünyaya entegre etmek icap eder.

Her gün dünyanın dört yanından uçaklar inip kalkmalıdır bunun için.

Limanda sık sık yabancı bandıralı gemiler görmeliyiz.

Kentinizin spor kulübü, birkaç dalda Avrupa takımlarıyla karşı karşıya gelmeli.

Büyük çapta sanat etkinlikleriniz olmalı, tanınmış yabancı sanatçılar buralarda boy göstermeli.

Uluslararası çapta iş yapan çok sayıda şirketin ofisleri bulunmalı bu kentte.

Paris, Roma, Barselona ya da İstanbul olamazsak da hiç değilse Trabzon, Mardin ya da Bursa kadar yabancı turist çekebilmeliyiz.

Cumhuriyet Meydanında, Çiftlikte, havaalanında, lokantada, kuş cennetinde, Ayvacık barajında dolaşan gemide, stadyumda ya da çarşı pazarda İngilizce, Rusça, Japonca ya da Almanca konuşan insanlara aşina olabilmeliyiz.

***

Bunu başarmak kolay olmasa da imkansız değil aslında... Herkes kendi sektöründe ufkunu geniş tutar, hedeflerini uzun vadeli belirleyip sabırla yol alırsa Samsun'un potansiyeli dünya kenti olmaya gayet elverişli...

Samsunlular olarak bizim yaptığımız en büyük yanlışlık, sadece siyasetçiden ya da bürokratlardan medet ummamız. İş adamlarımız, spor kulüplerimiz, sanat kurumlarımız, turizm sektörümüz ve elbette sivil toplum örgütlerimiz dünyaya açılmalı... Herkes kendi alanında dünya çapında işler yapmayı ilke edinmeli ve yapılanmasını bu hedefe kilitlenerek düzenlemeli...

Samsun'da bu konuda örnek kuruluşlar var. Bazı iş adamlarımız, bütün dünyaya ihracat yapıyor mesela... OMÜ'de bazı akademisyenlerin bireysel başarılarını duyuyoruz. Yeterli olmasa da bu kentin potansiyelini kanıtlamaya yetiyor bu çabalar.

Ancak kendi sektöründe dünyaya açılma konusunda bir sivil toplum örgütümüz var ki Samsun'da herkese örnek olacak bir işi başarıyor... Samsun Mübadele ve Balkan Türk Kültürü Araştırmaları Derneği, ya da kısa adıyla Samsun Mübadele Derneği, yaptığı uluslararası çapta çalışmalar ile Samsun'u bütün Balkanlar'da tanınan bir kent haline getirebilecek atılımlar yapıyor.

Daha önce Balkan ülkeleriyle ortak deprem ve doğal afet tatbikatlarına imza atan dernek, her sene Samsun'da düzenlediği akademik içerikli uluslararası Balkan Türk Kültürü Araştırmaları kongreleriyle bu alanda marka haline gelmiş durumda.

Gelecek hafta sonu, 3-4 Aralık tarihlerinde Serra Otelde gerçekleştirilecek "Mübadele ve Balkan Türk Kültürü Araştırmaları Kongresi" bu sene onuncu kez üst üste Samsun'da düzenleniyor. İstikrarı ve kalitesiyle bu kongreler, Balkan ülkelerindeki akademik çevrelerde tanınmasına vesile oluyor.

15 Temmuzda yaşanan darbe girişimi ve ardından OHAL süreci nedeniyle ülkemizin yıpranan dış ilişkilerine rağmen Balkan ülkelerinden çok sayıda akademisyen kongrede bildiri sunacak.

Yerli ve yabancı siyaset adamlarının büyük ilgi gösterdiği kongre vesilesiyle yüzden fazla konuk Samsun'a gelecek. Bunlardan 46 tanesi de bu konuda bilim dünyasındaki son gelişmeleri sunacağı bildiriler ile anlatacak.

Kongreye gelecek siyasetçiler arasında bir yabancı ülke bakanının bulunduğunu, akademisyenlerden birisinin ise Oxford Üniversitesinden olduğunu söylersek, bu etkinliğin çapını hiç de abartmadığımızı söyleyebiliriz.

***

Gerçek bir bilim şöleni olması beklenen 10. Mübadele ve Balkan Türk Kültürü Araştırmaları kongresi, gelecek hafta (3-4 Aralık) tarihlerinde, 10:00 - 18:00 saatleri arasında Serra Otelde yapılacak. Kongre, tüm tarih ve bilim meraklılarına açık ve ücretsiz olarak izlenebilecek.

SHANGAY BEŞLİSİ VE BEŞ ZOR SORU

Batı dünyasıyla ilişkilerimiz epeydir bozuk... Biz de kendimize, karşı blokta yer edinmeye çalışıyoruz. Rusya, Çin, Kazakistan ve bazı Asya ülkelerinin oluşturduğu Shangay İş Birliği örgütü veya yaygın adıyla Shangay Beşlisi'ne göz kırparken, NATO ve AB'den kopmayı tartışıyoruz.

Önümüzdeki elli seneye damgasını vurabilecek bu karar, bizi hem siyasal, hem ekonomik olarak Rusya ve Çin ile aynı potaya sokacak. Peki, bu kararı almadan evvel kendi kendimize şu soruları sorduk mu?

BİR: Enerji konusunda büyük ölçüde bağlı olduğumuz Rusya ve İran'la aynı savunma paktı içinde yer almak bizi nereye götürür? Zaten zor durumda olan ekonomimiz, ucuz iş gücüne dayalı devasa Çin ekonomisi ile aynı potada nasıl rekabet edecek? İhracatımızın büyük bölümünü yaptığımız AB pazarının yerini bu ülkelerden hangisiyle dolduracağız?

İKİ: Rusya, Esat rejimiyle beraber Suriye'de Halep ve çevresindeki Türkmenlerle Sünni Araplara kan kusarken biz onlarla nasıl beraber olabileceğiz?

ÜÇ: Eski bir Türk yurdu olan Kırım'daki Rus işgali sürerken, Rusların Karabağ meselesinde Ermenilerle, Bosna ve Kosova meselesinde Sırplarla, Kıbrıs meselesinde Rumlarla Ortodoksluk hukukuna dayanan ittifakları devam ederken, bu itilaflarda Ruslarla karşı karşıya geldiğimizde ne yapacağız?

DÖRT: İyi kötü, yüz elli senelik demokrasi deneyimimize kalın bir çizgi çekip Komünist Çin'le, Putin Rusya'sıyla, Şii din devleti İran'la, dikta ile yönetilen Orta Asya ülkeleriyle nasıl aynı yönetim biçiminde bulaşabileceğiz?

BEŞ: Başta İncirlik olmak üzere ülkemizde pek çok NATO üssü dururken, silah sistemlerimiz NATO'ya entegre iken, bütün uçak filomuz NATO ülkeleriyle iş birliği halinde üretilmişken, füze savunma sistemimiz NATO'ya bu denli bağımlıyken oradan tamamen kopup Çin ve Rus silah sanayine adapte olmayı hangi ekonomik ve siyasi alt yapı ile başaracağız?

ÇARE NE SHANGAY NE DE BRUKSEL...

23 Temmuz 1919'da Erzurum'da bir kongre toplandı. Mustafa Kemal Paşa'nın kongre başkanı, Maçka temsilcisi İzzet Bey ve Erzurum delegesi Hoca Raif Efendi'nin başkan vekilliğine seçildiği bu tarihi toplantıda alınan en önemli karar, "manda ve himaye kabul olunamaz." maddesidir.

Türkiye'nin bir an evvel Kuvva-i Milliye ruhuna dönmesi lazım. Ekonomimiz dardayken, çevremiz ateş çemberine dönmüşken, diplomatik açmazlarla ve ihanetle karşı karşıya kalmışken siyasi çekişmelerle enerjimizi harcamamalıyız.

Bir an evvel, üç büyük siyasi parti, günlük siyasi hedeflerini bir kenara koyup bütün dünyaya "manda ve himaye kabul etmeyiz." diye haykırmasını bilmelidir.

Çare ne Washington'da, ne Brüksel'de ne de Shangay'dadır...

Bu ülke 1919'un karanlık koşullarında çıkışı nasıl Samsun'da, Amasya'da, Sivas'ta, Erzurum'da ve Ankara'da bulduysa bugün de aynı yerlerde çare aranmalıdır.