Biliyorum veremezsiniz. Ben de veremem. Hoş kimse de veremez. İstenen çocukluk değildir aslında, çocuk yaşın sağladığı dertlerden habersizlik ve dolayısıyla dertsizliktir. Bilmemenin mutluluk olduğunu, insan ancak bilmenin acılarıyla yüzleştiğinde anlıyormuş. Çocukluğa özlem de aslında tam da buymuş.

Çocukluğun bir diğer iyi tarafı, herkesin bilmemesi, bilmemekteki eşitlik, bir de yalan söylemeyi, olayları çıkar uğruna çarpıtmayı bilmemekmiş. Onu da geç anlıyor insanoğlu. Anladıktan sonra da iş işten geçmiş oluyor ne yazık ki!

Hitler'e hak veriyorum zaman zaman. Hani şu iktidara geldikten sonra bütün muhalif kitapları toplatıp meydanlarda yaktırması var ya, işte tam da ondan dolayı. Karşı fikirler üretmenin ve beyinlere nakşetmenin zahmeti yanında, karşı fikirleri aktaran kitapları yakmanın kolaylığı tartışılır mı hiç. Herhalde Alman halkının yüzbinlerce hançereden 'Heil Hitler' diye bağırmasının ana sebeplerinden birisi de kendilerini okuma ve düşünme zahmetinden kurtarmış olmasıdır. Bir başka ifade ile kendileri yerine Hitler'in 'düşünme zahmetini(!)' üstlenmesi.

Hitler sadece bir örnektir ama insanlık tarihinde de kendi döneminde de tek değildir. Ondan önce de yakılmıştır kitaplar onun çağında başka ülkelerde de. Düşünmek ve hele de düşündüğünü dillendirmek, ondan önce yasaklanmıştır hem de dünyanın hemen her köşesinde ve her çağında ve de her dininde. Heyhat çağlar değişiyor ama tavırlar bazı yörelerde, bazı medeniyetlerde ve cemiyetlerde hiç değişmiyor.

'Deliliğe Methiye'yi Erasmus yazmıştı, merak ediyorum 'Cehalete Methiye' yazmayı niye kimse düşünmedi. Cehaletin övgüye değer yanı mı yok? Yoksa cehalet kendisine yapılan övgüyü bile anlamaktan uzak diye mi yazılmadı o kitap. Okuyucusu olmayan kitap niye yazılsın ki? Okumanın, bilmenin ızdırabını yaşamaktansa cehaletin keyfini sürmek çok daha akıllıca(!) olmaz mı?

Bakmayın siz, 'Bana çocukluğumu geri verebilir misiniz?' diye sorduğuma. Veremeyeceğinizi biliyorum. Aradığım nüfus kağıdında yazan çocukluk değil. Aradığım çocuk dünyasının saflığı, sadeliği ve temizliği. Giderek kirlenen bir dünyanın giderek daha fazla kan akan bir coğrafyasında ihanetler ve nefretler her köşe başını tutmuşken çocuk dünyasının saflık ve temizliğini aramak aptalcadan da öte bir hayal.

Yahya Kemal Beyatlı 'insan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar' der. Yaşamak için hayal etmekten başka ne gelir ki elimizden bu kanlı ve kirli dünyada. Ben hala güzel günleri hayal etmeye devam edeceğim. Ya siz?