1931-1932 yılından beri memurlara cuma namazı yasaklanmıştır. Mesai saatleri dışında cuma namazı memurun kaçamağı olarak kabul edilmiş ve sistemin gözünde gayrimeşru olmuştur. Mevcut Anayasa'nın 24. maddesinde 14. maddeye aykırı olmamak kaydıyla 'ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.' denilmektedir. 14. maddede yasaklanan hususlar ise 'din ve mezhep ayrımcılığı yapmak'tır. Oysa cuma namazının din ve mezhep ayrımcılığı ile ilgisi yoktur. Her zaman tekrar ettiğimiz bir gerçek vardır. Gayrimüslim ekalliyetlere (azınlıklara) Lozan antlaşmasıyla tanınan din ve inanç özgürlüğü BU TOPRAKLAR İÇİN canını vermiş, kanını akıtmış millete verilmemiştir.

Günümüzde cuma namazı etrafında koparılan fırtınalar gösteriyor ki bu zihniyet hala yaşamaktadır.

Lozan Antlaşmasının, ' Fasıl 3, Ekalliyetlerin (azınlıkların) Himayesi' başlığı altında 9 madde gayrimüslimlerin haklarına ayrılmıştır. İşte bu antlaşmanın 37. maddesinde şöyle denilmektedir:

'Türkiye, 38'den 44'e kadar olan maddelerde musarrahahkamınkavanin-i asliye şeklinde tanınmasını ve hiçbir kanun hiçbir nizam ve hiçbir muameleyi resmiyenin bu ahkama münafi veya muarız olmamasını ve hiçbir kanun, nizam ve hiçbir muameleyi resmiyenin ahkam-ı mezkureye ihraz-ı tefevvuk etmemesini taahhüd eder (antlaşmada geçen zikredilmiş hükümlerin üstünde bir hükmün konulmaması taahhüt altına alınmış)'.

Madde: 38 'Türk hükümeti, tevellüt, milliyet, lisan, ırk veya din tefrik etmeksizin(ayırmaksızın)Türkiye ahalisinin kaffesine (tamamına) hayat ve hürriyetlerince himaye-i taamme ve kamile (tam himaye) bahşetmeyi taahhüt eder. Türkiye'nin bütün ahalisi intizam-ı amme ve adab-ı umumiye ve gayr-ı kabil-i telif olmayan her din, mezhep veya itikadın gerek umumi ve gerek hususi surette serbesti-i icrası hakkına malik olacaklardır. Gayrı-ı müslim ekalliyetler (azınlıklar), bütün Türk tebasına tatbik edilen ve Türk hükümeti tarafından müdafaa-i milliye veya intizam-ı ammenin muhafazası için memleketin her tarafında veya bir kısmında ittihaz edilen tedabir(tedbirler) mahfuz kalmak şartiyle serbesti-i seyrü sefer ve muhaceretten tamamiyle istifade edeceklerdir.'

Politikacılarımız ve aydınlarımız ister yürürlükteki Anayasaya isterlerse de Lozan Antlaşmasına baksınlar. Hatta söz konusu Antlaşmada Müslüman olmayan azınlıklara tanınan haklar, bu toprkları vatan yapanlar ve ondan sonra da bu vatan için ölenlere tanınmamıştır.

Bunlar milletimiz ve insanlık adına konuşmadıklarını biliyoruz, ancak kimin adına konuştuklarını bilmiyoruz.

Yıllardır savunageldiğimiz din özgürlüğü öyle başbakanlık genelgelerinin değil, doğrudan Anayasa'nın güvencesine alınmalıdır. Bu konu, iktidarların yaz-boz tahtasına terk edilemez, edilmemelidir de…

Müslümanın cuma namazına karşı çıkanlar başka din mensuplarının tapınaklarına gitmelerine ses çıkarmamaktadır.

EVET, BU KİŞİLER KİMİN ADINA KONUŞMAKTADIR? Selam ve sevgi ile…