Damağımıza lezzet ararken, dilimizin de tadı kaçtı, desem inanır mısınız!..İnanınız!.. Bunda, gayet samimiyim.

Malûmunuz, rahmetli Barış Manço'nun şarkılarından biri, bu başlığı taşıyor...Manço, sadece mîsıkîmizi değil, güzel Türkçe'mizi de, bu mûsıkî içersinde şaha kaldıranlardan biridir. Konuşulan Türkçe'mizi, büyük bir maharetle, dünyada gözbebeği yapmıştır. Mesela, sanıyorum 1980'li yılların sonlarıydı, Japonya'da bir konser vermişti. O kadar takdire şayandı ki, ne diyeceğimi bilemiyorum..Kendisi kadar, karşısında, onu dinlemeye gelen Japon gençleri de harikaydı. Hepsi beyaz gömlekli, k(ı)ravatlı ve nezîhtiler.

'Domates-Biber-Patlıcan', aslında bir aşk şarkısı: 'Bir anda dünyam karardı/Bu sesle sokaklar yankılandı/Domates biber patlıcan/Keşke hislerimi sana açıkça anlatabilseydim/Sana deli gibi aşık olduğumu söyleyebilseydim/Göz göze geldiğimiz anda/Sanki dilim tutuldu bir anda/Konuşamadım karşında...'

Hatırlayanların bunu mırıldandıklarını duyar gibiyim!..

Bunları hatırlamamın ve dile getirmemin sebebi, 'sanki' benim de 'dilim tutuldu bir anda' demek içindir.

Nerede 'dilim tutuldu' ve beni, güzel Türkçe hakkında karamsarlığa sevkeden bu 'tutulma' niçindi söyleyeyim:

Kafamın yorulduğu zamanlarda da, -ev hali- bir ihtiyaç olduğu zamanlarda da, gençliğimden beri pazarlara gidip gezmeyi, satıcıların, alıcıların, benim gibi pazarda gezmekten hoşlananların konuşmalarını, tavırlarını temaşa ederim...Yani, bazen bir vazîfenin yerine getirilmesi, bazen de keyfî bir hal!..

İki hafta üst üste aynı durumla karşılaştım. Birincisi, kadındı ve maydanoz satıyordu. Önünden geçerken: 'Bey abi, maydanozum doğaldır...bak, doğaldır...bahçemden, bu sabah topladım!' dedi.

Bir sonraki haftaki muhatabım, altmış yaşlarında sakalları beyazlamaya yüz tutmuş erkek bir limon satıcısıydı. Ben, köyde yetişen biriyim. Halen de, yazları gittiğim, Beşikdüzü'nün Vardallı köyündeki küçücük bahçemde, maydanozdan kara lahanaya, biberden domatese, patlıcana, pazıya, taze fasulyeye kadar her şeyim olur...Ayrıca, fındıktan, T(ı)rabzon hurmasına, mandalina portakaldan, kızılcık, elma, armut, yeni dünyaya, üzüme, karayemişe, nara, incire, duta kadar onbeş-yirmi çeşidi bulan meyva ağaçlarım var. Elbette ki, hepsi de, mevsiminde yetecek kadar!..

Limon farklı...her mevsim meyvası çünkü!. Ayrıca da bir doktor tavsiyesi olarak sıkça kullanırım. Demem o ki, bu işlerden az-çok anlarım. Bazen kandırılsam da, idare eder giderim!..

Limoncu, durmadan konuşuyordu ve üzerinde, 'kilo 3 TL' yazan, yırtık bir karton parçasını da tabela yapmıştı. Ona yaklaşınca, sesini yükseltti ve konuşmasını hızlandırdı. 'Beyim, doğal limon bu, gdo'suz, hem de organik...' Limonun birini sıktıktan sonra: 'Şundaki suya bak!..Ne kadar doğal, organik abi!..' dedi.

Ne diyeyim, ben, bu tür satıcılardan hiç mi hiç hoşlanmam. Hatta, alacağım şeyi, elimi uzatsam bile, bırakır hiçbir şey söylemeden çeker giderim. Bu defa böyle yapmadım...Sabrettim ve hiçbir şey söylemeden, alacağımın yarısı kadar limon satın alarak yanından ayrıldım.

Bazı bulmacalardaki kelimelere dikkat ederim, 'doğal' yazıyorlar fakat, 'tabiî' değil de, F(ı)ransızca bir kelime olan 'natürel' yazılmasını istiyorlar. Bu da, ayrı bir dert!..Aslında, fecaat!..

Bütün Türk dünyasında, istisnasız, 'tabiat', 'tabiî' kelimeleri kullanılmaktadır. Bu kelimeleri ne yaptığımızın farkında mıyız? Hayır!..Kat'iyyen değiliz!..Hatta ve hatta, yine F(ı)ransızca'dan dilimize giren 'normal' kelimesinin yerine bile 'doğal' diyenlerin sayısı, ne yazık ki, bir hayli fazladır.

Bu kişilerde kusur aradığımı da sanmayınız!..Kesinlikle!..Çünkü...

Çünkü, memleket tam manasiyle bir kültür buhranı geçirmektedir...Az-boz bir buhran değildir, bu!..Basbayağı bir buhrandır!..Niye mi? İşte size iki numûne daha...

Bir üniversitenin, bir fakültesinde, yapılan açılıştaki ilk dersin konusu şöyle: 'Rasyonalite ve İrrasyonalite Sarkacında İlahiyat Fakülteleri' (Basın: 01 Ekim 2018)

İlmî olmak adına, adeta kendimizi kaybediyoruz, dilimizi katlediyoruz!..Ne demek 'rasyonalite'? F(ı)ransızca, 'rationalite' kelimesinin okunuşu. Yani 'aklîlik, akıllılık'...Tersi; irrasyonalite/ 'irrationnalite' yani akıl dışılık, akla aykırılık.

Peki 'sarkaç' nedir? Cevap: 'rakkas' veya 'pandül' demek!..Karar sizin!..

Dîğer örnek/misal/numûne ise şöyle: '(Atabetü'ül Hakayık'ın Basılışının 100. Yıldönümü Adına) X. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu, 17-19 Ekim 2018 Eskişehir

Devam ediyor: 'Sempozyum Onur Kurulu...Onur Kurulu Başkanı...Komisyon Başkanı...'

Bu; gerçekten, çok geniş katılımlı bir toplantının ilanıdır. Düşündüm: Konu: 'Dünya Dili Türkçe' fakat takdîmine bakınca ne yapmamız gerekir bir türlü anlayamadım. Romen rakamı (X.), Orhun Âbideleri'nde sadece bir yerde geçen, o da, 'Bukara ulusu' yani 'Buhara halkı' manasında olan kelime, bin senedir kullanılan 'millet' kelimesinin yerine geçmiş/geçirilmiş ve 'uluslararası'na yükselmiş... Üstelik, bunca 'Dünya Dili Türkçe' dilcisi, şu 'sempozyum'un yerine bir kelime de bulamamış!..

Başka? Hep F(ı)ransızca kelimelerle takdîmler yapılmış!..'Şeref' değil de, F(ı)ransızca 'honneur' (onör)'den gelen uydurma 'onur'; ve yine, F(ı)ransızca 'p(u)rogram', F(ı)ransızca 'komisyon' kelimeleri, maalesef, 'Dünya Dili Türkçe' mes'elesinde hiç kimseyi rahatsız etmemiş!..

Görüyorsunuz, 'Domates-Biber-Patlıcan'dan nerelere geldik!..

Maydanozcu teyzeyle, limoncu dayı ne yapsın, değil mi!?

BİLGİ: F(ı)ransızca ve p(u)rogram' yazmamın sebebi; 'Türkçe, yazıldığı gibi okunan ve okunduğu gibi yazılan bir dildir' kaidesine uyulması gerektiğini işaret içindir.Yani, Türkçe'mizin bu kaidesine göre, 'tren' yazıp, 'tiren'; 'Trabzon' yazıp, 'Tırabzon' okuyamazsınız!..Bu kadar basit!..