İstanbul, bir dönem Müslümanların Kızıl Elması idi,

Herkesin sevdası ve yarış arenasıydı.

Her fethin hedefi ve her fetih aşığının sevgilisi idi.

İstanbul yalnız Müslümanların değil, her dinden insanların el değmemiş sevgilisiydi.

İstanbul, Kudüs ile ilintili, Ayasofya'sı ise Mescid-i Aksa ile bağlantılı idi.

O'na bir müjde için koşuluyordu.

Yarış, bu yarıştı: Müjde parası kapma yarışı.

Çocukluğunuzda düğünlerde hiç müjde yarışına katıldınız mı, bilmem.

Ah o yarışlar!

Tuvaklı-peçeli gelinin evden çıkışı bir törendi.

Gelinin evden çıkıp yol almasının haberi bir müjdeydi.

Çıkışın haberini verenlerin elinde gelinin ayakkabısından elbisesine kadar nişanları olmaları gerekirdi. Yoksa para alamazlardı.

Yarış, müjdeciler arasında olurdu.

Bazen de içte adamları olanları vardı. Adamlarından bilgiyi alır almaz hemen yola koyulur ve düğün evine varırlardı.

Müjdecilerin genelde haberlerini, tüfeklerin boş mermi kovanlarından namlusu yapılan ve içi barutla doldurulan 'kondak ya da kontak' olarak adlandırılan silahlarıyla verirlerdi.

Düğün sahibinden ya da damattan alınacak birkaç kuruştan daha önemlisi müjde yarışını kazanmaktı.

İstanbul'un fetih müjdesi de böyle sevinçli bir yarıştı.

Hedefi ise Peygamber övgüsüne mazhar olmaktı.

Bu de Fatih'e ve O'nun şahsında aziz milletimize nasip olmuştur.

Dileğimiz odur ki, daha nice fetihlere…

Selam ve sevgi ile…