CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezinde gerçekleştirilen Parti Meclisi (PM), Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) ve TBMM Grubu'nun ortak toplantısının açılışında konuştu. Üniversitelerin KHK'larla susturulduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, 'Görevine son verilen açığa alınan üniversite öğretim üyelerinin sayısı 4 bin 811 oldu. Akademisyen, bilim insanı, Türkiye'nin aydınlık yüzleri, değişik siyasi görüşlerde olabilirler, değişik dünya görüşlerini savunabilirler. Ama her birisi bu ülkenin emekle yetiştirdiği bilim insanlarıdır. Hangi vicdan, hangi akıl, hangi bilim, hangi ahlak bir akademisyeni kapının önüne koyar. Bunun adı ahlaksızlıktır. O akademisyenler yetişinceye kadar ne tür emekler verildi ne tür fedakarlıklar yapıldı. Şimdi bunları kapının önüne koyuyorsunuz' şeklinde konuştu.

'Birinci sorumlu YÖK'tür. İkinci sorumlu üniversitelerin rektörleri'
'Birinci sorumlu YÖK'tür' diyen Kılıçdaroğlu, 'Neden YÖK. Çünkü YÖK bir darbe kurumudur. Kendi üniversitesine sahip çıkmayan bir kurum görevini yapmamış sayılır. Sivil darbecilerin YÖK'e sahip çıkmalarının nedeni de budur. Darbeci darbeciye sahip çıkacak, kime sahip çıkacak? Bize sahip çıkacak hali yok ya. YÖK'e sahip çıkıyor. İkinci sorumlu üniversitelerin rektörleri. Rektörler kendilerini muhbir olarak konumlandırdılar. Bir üniversitenin rektörü muhbir olabilir mi? Yanında beraber çay içtiğin insanı nasıl ihbar edersin? Muhbir konumunda görev yapıyorlar şu anda. Yarın bu insanların tamamı üniversitelere geri dönecek, bundan hiçbir endişem yok. Bu rektörler arkadaşlarının yüzüne nasıl bakacaklar? Utanma dediğimiz bir duygudan bilimadamı arınmış olabilir mi? Ahlaktan bilim adamı arınmış olabilir mi? Sadece bilim insanlarını değil, sanatçıları da kapının önüne koydular. MGK'nın tavsiye kararını bir daha düşünün. Batıdan Türkiye'ye bakıldığında Türkiye'de üniversitelerin olmadığı algısı çıkıyor. Bu kadar üniversite hocası kapının önüne konmuş, hiçbir üniversiteden tık yok. Bu üniversiteler bu anlayışla giderlerse Türkiye'yi ortaçağ karanlığına götürürler' değerlendirmesinde bulundu.

'TBMM'de diye bir mecliste kalmadı aslında. Görünürde var ama fiilen dişleri sökülmüş bir aslana benziyor'
Sivil darbe sürecinde hukuk, demokrasi, insan hakları, ahlak diye bir şey kalmadığını belirten Kılıçdaroğlu, ' TBMM'de diye bir mecliste kalmadı aslında. Görünürde var ama fiilen dişleri sökülmüş bir aslana benziyor. İtiraz eden sadece CHP. Diğerleri ne iyi oldu diyor. Türkiye bir yarı açık cezaevine dönüştü demiştim. Sayın Binali Yıldırım, Türkiye'yi böyle tanımlamak doğru değil demişti. Öğretim üyesini atıyorsunuz, pasaportlara el koyuyorsunuz ama Türkiye'de gezebilirsiniz diyorsunuz. Kaldı ki sadece hocanın pasaportuna değil, eşinin pasaportuna da el koyuyorsunuz. Gazetecinin eşinin de pasaportuna el koyuyorsunuz' ifadelerini kullandı.

'Referandum sürecinde asla ve asla partinin bayrağını kullanmayacağız. Türk bayrağı kullanacağız'
Bütün bunların yürürlükteki anayasaya göre yapıldığını ama anayasa değişiklikleri kabul edilirse Türkiye'nin başına açılacakların bir düşünülmesi gerektiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
'Yeni anayasa değişikliklerinin kabulu halinde Türkiye'nin nasıl tehlikeli bir mecraya sürüklendiğini hep birlikte düşünmemiz lazım. Bütün vatandaşlarıma çağrı yapıyorum; çocuğunu, komşunu, ülkeni, bayrağını, vatanını düşünüyorsan bu referandumda çok 'hayır'lı bir iş yapacaksın. Hayır oyu kullanacaksın, hayırları çoğaltacağız. Gittiğiniz her yerde şunu söyleyin, bu bir siyasi parti seçimi değil. Bu bir referandum, burada siyasi iktidar seçilmiyor, Türkiye'nin geleceği, burada demokrasi oylanıyor. Bu referandum Türkiye'nin geleceğini belirleyen önemli bir süreçtir. O nedenle biz sorumluluk alarak dedik ki bu referandum sürecinde asla ve asla partinin bayrağını kullanmayacağız. Türk bayrağı kullanacağız. Çünkü Türkiye'nin sorunu bu.'

'Düzenleme, Türkiye'nin başına felaket getirecektir'
TBMM'de 4 parti olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, 'Biz ne istiyoruz 4 partide yetmez diyoruz. Yüzde 1 oy alan partinin bile en azından genel başkanı meclise gelmeli mecliste konuşmalı. Milletvekilleri parti liderinin iki dudağı arasında değil, milletin oylarıyla seçilsin gelsin istiyoruz, ön seçim olsun istiyoruz. Gelin parlamentoya ön seçimi zorunlu hale getirelim. Önümüzdeki haftada bunun kanun teklifini vereceğiz. Atatürk'e verilmeyen yetkiyi biz bir adama vereceğiz. Böyle bir şey olamaz. Ortak akıl denen bir kavram var. Akıl akıldan üstündür denen bir kavram var. Şimdi biz, parlamentonun yetkisini alıyoruz, bir kişiye veriyoruz. Mahkemeleri bir kişiye teslim ediyoruz. Devlette likayatı bir kişi belirleyecek. Böyle bir devlet düzeni olur mu? Türkiye sonu belli olmayan bir maceranın içine sürüklenebilir mi? Bu cumhuriyeti bunun için mi kurduk biz? Başbakanlık kalkacak, gen soru verilmeyecek. Yapamadıklarını muhalefete yüklüyorlar. Dünyada örneği olmayan bir anlayış. 'Türk tipi' diyorlar. Ne Türk tipi? Sizin Türklükten de Türk tarihinden de haberiniz yok. böyle bir şey olamaz. Olay, bir Erdoğan olayı değil. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren saygı değer vatandaşlarıma sesleniyorum; Olay bir Erdoğan olayı değil, yapılan düzenleme de Erdoğan için yapılan bir düzenleme değil. Düzenleme, Türkiye'nin başına felaket getirecektir. Her insan fanidir, hepimiz faniyiz. Hiçbir koltuk, bize baki olarak tahsis edilmemiştir. Hele demokrasilerde böyle bir şey yoktur. Babadan oğula geçecek diye de bir şey yoktur. Referandumda oy kullanırken çocuğunu, torunlarını düşüneceksin. Daha güzel, huzurlu bir Türkiye mi yoksa kargaşa içinde bir Türkiye mi istiyorsun? Hepimizi görev düşüyor' diye konuştu.

' El-Bab'ı alacağız, niye alacaksın?'
Türkiye'nin dış politikasıyla ilgili değerlendirmede bulunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
'El Bab'dan şehitlerimiz geliyor. Şehit sayımız 60'ı aştı. 'Güvenli bölge yaratacağız'. Yaratın, destekliyoruz biz de, dedik. gittiler El-Bab'a, El-Bab'ı alacağız, niye alacaksın? Türkiye topraklarına mı katacaksın? Hayır. O zaman El Bab'a kadar olan bölgeyi, güvenli bölge ilan et, orada dur. Daha derinlere inme. Bunu söyledik, kıyamet koptu. 'Siz Türkiye'ye ihanet ediyorsunuz'. Sonra aklı başına geldi. Bir uçak yolculuğunda 'Evet, El Bab'dan daha derinlere inmemek lazım' dedi. Bizim söylediğimizi teyit etti. Geçen gün Sayın Trump ile görüştü. 'El Bab değil, Münbiç ve Rakka'ya da gideceğiz.' Arkadaş, 24 saatte ne değişti? Bir ülkenin yönetimi, başka ülkelerin yönetim kadrolarını kendi umudu olarak görürse o ülkeyi yönetemez. Dönem değişiyor, doğru Rusya'nın yanına. Rusya, 'PKK bizim için terör örgütü değildir' dedi. Ses çıkıyor mu? Tık yok. Trump'ı umut olarak beklediler. Bir ülke böyle mi yönetilir? Senin iraden yok mu? Vatandaş sana yüzde 49,5 oy vermiş. Sen umudu neden başka ülkelerin liderlerine bağlıyorsun? Trump kalktı, 'Çoğunluğu Müslüman olan 7 ülkenin vatandaşlarını Amerika'ya sokmayacağım' dedi. İktidardan tık yok. İtiraz eden kim? Biziz. Bu insan haklarına aykırıdır dedik. Onlar söyleyemiyorlar. Neden? Onlara şükranla bağlı olduklarını, iktidarlarını onlar var olduğu sürece sürdürebileceklerini düşünüyorlar. Bir ülkenin geleceğini, başka bir ülkenin yönetimine endekslemek kadar yanlış bir şey yoktur.'

''Hayır' çıkarsa Türkiye büyük bir rahat bir nefes alır'
'Deniyor ki 'Hayır, çıkarsa Türkiye'de büyük bir karmaşa çıkar'' ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, ' 'Hayır' çıkarsa Türkiye rahat bir nefes alır. 'Hayır' çıkarsa TBMM kanun tekelini korur. Herkes anayasal konumuna geri döner. Herkes yasaların kendisine verdikleri görevleri yaparlar. Ne diyoruz 'hayır'da hayır vardır. Ülkenin geleceği açısından bunu yapmak zorundayız. Evlatlarımız için güzel ülkemiz için birlikte beraber yaşamak için farklı görüşlerde bile olsak demokrasi ortak paydasında buluşmak için. Bu bizim çok önemli' değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu: "’Hayır’ çıkarsa Türkiye rahat bir nefes alır"