İslamcı siyasal partilerin stratejileri ile dini cemaat ve ekollerin stratejileri hep çelişmiştir. Devamlı kavgalı olmalarının nedeni de budur.
Niçin?
Her şeyden önce dini cemaat ve ekollerin önderleri, geçmişte yaşanmış sıkıntıları Müslümanlara yeniden yaşatmak istememişlerdir. Ülke kadrolarla yönetilir. Savaşan ordunun muzafferiyeti yalnız komutanı ile gerçekleşmez. Parlamentoya yeter sayıda milletvekili göndermek yetmez ve yetmemiştir de.
İslamcı siyasal partiler, genelde dört yılda bir yenilenen seçimlere odaklandıkları için kalıcı kadro yetiştirmede ihmal davranmışlardır. Dini cemaatlerin ise daha uzun ve kalıcı bir strateji ile hareket ettiklerini görmekteyiz. Aynı şekilde İslamcı siyasal partilerin hükümet ortaklıklarını kalıcı görmediklerinden kadrolarını ve bu kadrolarını yetiştiren kurumlarını kendilerine yakın sağcı partilerle şer odaklardan koruma yoluna gitmişlerdir.
İslamcı siyasal partilerin stratejileri, genelde mahalle baskılarına göre şekillenmiştir. Bu durum kitleler ve aydınlar bazında güven bunalımı oluşturmuştur. Sistem izin vermediği ve sistem savunucuları kayıtsız şartsız sistemin kurumlarına egemen oldukları için bu baskı her zaman hissedilmiştir.
İslamcı siyasal partilerden Milli Nizam Partisi’nin kapatılmasının Anayasaya uygun olup olmadığı sorusuna bir hukuk adamının , “ Anayasa müsait olmasa da onu kullanan bizler müsaidiz” demesi, kurumlardaki egemenliğin şiddetini göstermekteydi.
Sistem ve sistemin yürütücüleri Demokles’in kılıcı gibi İslamcı siyasal hareketlerin ensesinde bekletilmiştir.
Kuruluşunda İslami referanslarla hareket etmeyeceğini deklare etmesine ve neredeyse tek başına Anayasayı değiştirecek sayısal çoğunluğuna rağmen AK Parti bile kapatılma tehdidi ile karşı karşıya kalmıştır.
Geçmişte böyle bir hareketin oluşumunu engelleme amacıyla eğitim kurumlarında, basında , orduda, emniyette ve devletin stratejik kurumlarında ince elenmiş, sık dokunulmuştur. Olmadık sansürler ve kıyımlar yapılmıştır.
Bunun için de İslamcı siyasal hareketlerin ortaya çıkışının bir ucunda tepki vardır. Böylelikle de ister istemez bir tepki toplumu oluşmuştur.
Bu nedenledir ki, İslamcı siyasal partilerin eğitimi, toplumu ve sistemi dönüştürücü temel projeleri olmamıştır ve hala da yoktur. Bunun aksini savunacak kardeşlerimiz olabilir. İslamı ve yakın tarihi bilen, ömrünün son kırk beş yılını bu oluşumun içinde geçirmiş bir sevdalı olarak yazıyorum. Ve yazdıklarımızı her platformda belgeleriyle konuşabiliriz.
Devam umuduyla selam ve sevgiler…