Bafra Belediye Başkanı Sayın Zihni Şahin dostuma barınağa yaptıracağı gölgelikler için çok teşekkür ediyorum. Biraz da yavrular için parazit ilacı gerekiyor sevgili başkan.
Mutlu olmak isterseniz önce mutlu edeceksiniz. Bu altın bir kuraldır.
İsimlerin mutlaka Gizleri var diye düşünürüm hep. Herkes isminin anlamını araştırırsa bu gizemi bulabilir. Her ismin muhtevasında biraz kişiliğiniz ve karakteriniz saklıdır mutlaka. Hayatınızın önünü, arkasını irdelediğinizde mutlaka isminizle karşılaşırsınız.
Onun adı Mutlu Gökçe. Çok genç dinamik, çalışkan, hevesli en önemlisi ise merhametli ve duygusal bir hekim oluşu.
Ben Mutlu dan klonlayıp Türkiye deki merhametsiz ve vicdansız barınaklara birer adet göndermek istiyorum.
Bundan beş yıl öncesini hatırlayanlar Vezirköprü olayını bilir. Bir köylünün bir keçiye eziyet etmesi, tüm basını ve sosyal medyayı Vezirköprü ye çıkardı.
Haytap olarak biz de orada olduk. Sadık Edis başkan verdiği bütün sözlere sadık kalarak, bugünün çok övündüğümüz ve sanat eseri gözü ile baktığımız hayvan bakımevini hayata geçirdik. Kısaca sanki çölde lüks bir vaha ve yerleşke kurduk el birliği ile.
Açılışını yaptık onurlandık sevindik, mutlu olduk. Üzerinden yıllar geçti evlat gibi büyütüyoruz Vezirköprü yü…
Sadık Edis başkanın sonsuz al-i cenaplığı ve Mehtap Sağsen in destekleri ile bugünlere geldik.
Vezirköprü Haytap temsilcimiz Mehtap Sağsen kardeşim eli öpülesidir.
Sonra bir gün genç bir hekim geldi. Adı Mutlu idi. Hayvanları mutlu etmek için gönderilmişti. Ellerini toprak gibi şifa için kullandı. Çalıştı didindi. Yemedi yedirdi.
Bir proje yaptı Haytap’tan beş bin lira aldı . Modern bir ameliyathane ve gölgelikleri hayata geçirdi…Yirmi beş kulübe ve ilaç stokladı. Gıda stokladı. Soğuk gecelerde evinden çıkıp hayvanları denetledi.
Teçhizatlı bir mutfak, otomatik su kapları. Vezirköprü Belediyesi’ne ait aşı karneleri.
En önemlisi ise 450 kısırlaştırma 300’ün üzerinde sahiplendirme yaptı.
Su tankları, sterilizatör ve tüm gereçleri aldırdı. Belediye Başkanımız bakım evi için Hayır kelimesini hiç kullanmadı. Ne istediysek hepsini yaptı.
Seneye Haytap belki bir röntgen cihazını bakım evine ödül olarak verecek.
Arı gibi çalışıp, kelebek gibi uçuştu.
Sonra bir gece içi sızlayarak, yaşadığı bir öyküyü kaleme aldı.
Mutlu yu ve öyküsünü sizinle paylaşmak istedim. Gönlüm isterdi ki tüm veteriner hekimler bu kadar duygusal ve vicdanlı olsalardı. Veteriner hekim olmak, çok kutsal bir görevdir. Aciz, zavallı ve derdini anlatamayan canlara hayat vermektir.
BENİM ADIM MAX

Evsizliğimin ve kimsesizliğimin pençesiydi beni buraya getiren.

O an hatırladığım boynumda küçük bir halka kalabalık bir kafes içinde geldiğim yeni bir dünya.

Hiçbir şey yapmamıştım oysa. İstediğim biraz ekmek biraz da suydu sadece. Gölgede yatardım kimseye havlamadan akşam karanlığında.

Düşerdim hep yollara açtım başım çok dönüyordu sürekli.. Bu kafes çok sallanıyor nereye gidiyordum acaba?

Bağrışlar içinde ilerliyordum. Kimi yaralı, kimi yaşlı, kimi koşturan, bağıran su arayan herkes buradaydı.

Her yeni gelen köpek gibi ben de bir çıkış aradım koşturdum hep sağa sola.
Bağırmaya başladım onları görünce Çıkarın beni diye bağırıyordum hiç durmadan.

Sıcak, çok sıcaktı barınak. Gölgelik yetmiyordu bize. Yemeği önce büyükler yerdi.
Barınak kuralı idi bu. Gölgelikler de onlarındı. Kalabalık içinde kaybolmuştum oysa.

Gelenlere bakardım ya terlik çaldığı için ya da tavuk, yumurta yediği için hatta hiçbir şey yapmayıp sessizce evin ya da bir bahçenin,mahallenin köşesinde olduğu için buradaydı.
Bir gece koştum, koştum ve kaçtım şehrin derinliklerinde ve karanlığında kaybolmuştum. Bir insan gördüğümde yüreğim hızla çarpıyordu. İnsanlardan korkuyordum. Bir keresinde yanı başımda arkadaşıma tecavüz ederek öldürmüşlerdi onu.

Ama çok uzun sürmedi bu özgürlük. Gene beni yakaladılar. Sokaklar sadece insanlar içindi..
Bir kap su biraz kuru ekmek bana yeterdi oysa. Kaçmaktan yorulduğumda gözlerimi yine aynı yerde açmıştım. BARINAKTAYDIM.

En azından tekme yoktu az ekmek ve su vardı ama kovalayan, döven yoktu.
Yağmur gibi gözyaşı akıttığım gecelerde hiç olmazsa arkadaşlarımla beraberdim.
Hiç kimseler gelmezdi buraya. Bütün gün gökyüzü ve yeryüzü ile yapayalnızdım .
Pusuya yattığım bir gün gene kaçmayı başardım tekrar. Arkama bakmadan kaçarken . GEL KIZIM MAX demişti içimi ısıtan bir ses... Ayaklarım titriyordu olduğum yerde donakalmıştım. Yanıma yaklaştı.
Şimdiye dek hiç görmediğim bir bakışla gözlerime bakıp başımı okşadı.
Açlık ,susuzluk, dayak her şeyi unutmuştum bir anda.
Artık hiç kaçmıyor barınağın kapısında her sabah onun gelmesini bekliyordum.
Biz insanlara ne yaptık? Hani sizin sadık dostunuzduk?..
Hanginiz bizlere ekmek uzattı da elinizden bacağınızdan ısırdık?
Hanginizin bir tutam sevgisine kuyruk sallamadan teşekkür ettik?
Siz soğuk kış gecelerinde sıcacık yatağınızda uyurken, biz hep açtık ve üşüyorduk.
Bizlere layık olan bir iğne ile öldürülmek mi? Sırf sokak köpeğiyim diye tekmelenmek mi? Bir kap su ararken dolaştığımız sokaklarınızda gözlerinizde oluşturduğumuz görüntü kirliliği mi?
Ben, sizlerin bizleri sokaklarda istemediğiniz dövdüğünüz öldürdüğünüz sövdüğünüz fazlalık gördüğünüz ve ismimizi koyduğunuz sokak köpeğiyim.
BENİM ADIM MAX. ...
Diyerek noktalamış sevgili hekimimiz Mutlu.
Onun adı Mutlu. Mutlu ettiği için kendi de mutlu.
Ne mutlu sana Mutlu..
Ben, sizleri Mutlu Gökçe gibi insanların omzuna dokunmaya davet ediyorum…
SOKAK HAYVANLARI İÇİN YÜREĞİNİZE BİRAZCIK MERHAMET KOYUNUZ.