Geçtiğimiz günlerde bir kalp sekmesi atlatan Samsun Asarağaç Mahallesi Derneği Başkanı arkadaşımız Sevgili Ahmet Balcı'ya geçmiş olsun ziyaretine gittik. Karadeniz Rumeli Dernekleri Başkanı Kemalettin Altınsoy, Mübadele Derneği, Balkan Türkleri Derneği ve altı - yedi mahalle derneği başkanı hep birlikte şen bir akşam geçirdik. Muhtelif konulardan konuşurken; laf döndü dolaştı, mahalle kültürünün muhafazasına - daha doğrusu muhafaza edilememesine - geldi.

YOZLAŞMANIN KAYNAĞI

Hemen herkes, kendi mahallesindeki gelenek ve göreneklerin giderek kaybolmasından şikayetçiydi. Bunun ana sebebinin popüler kültüre paralel yaşanan kültürel yozlaşma, ekonomik ve sosyal meselelerdeki artışlar olduğu konusunda da sohbete katılan herkes hemfikirdi.

Sohbet biraz daha koyulaşınca, iki önemli tespit daha yapıldı.

Birincisi, mahalle kültüründe yaşanan erozyon sadece bizim gibi Balkan kökenlilerin değil Samsun'da yaşayan tüm sosyal grupların ve istisnasız tüm mahallelerin ortak sorunuydu. Kavaklıların, Doğu Karadenizlilerin, Çarşambalıların hatta nispeten daha kapalı bir toplum olan Romanların da özgün mahalle kültürlerini yitirmekte olduğu hissediliyordu.

İkinci tespit ise, mahalle kültürünün yozlaşması ve erozyona uğramasında yerel yöneticilerin de fazlasıyla günahı olduğuydu.

YEREL YÖNETİMLERDA HATA BÜYÜK

Aslında muhtarlarımız, dernek başkanlarımız ve belediye başkanlarımız da hepimiz gibi çocukluk günlerindeki sıcacık mahalle kültürünü özlüyor. Bunu özel sohbetlerimizde ve kürsü başında söylediklerinin satır aralarında kendilerinden duyuyoruz.

Lakin iş icraata gelince, mahalle kültürünün köküne kibrit suyu dökecek uygulamalar yapmaktan hiç geri durmuyorlar.

MAHALLELERİN DOKUSU MUHAFAZA EDİLEMİYOR

Misal, imar planlaması yapılırken hiç kimsenin aklına, mahallelerin geleneksel sınırlarının "koruma amaçlı imar planına tabi tutulması" gelmiyor. Bir zamanlar birer köy ya da köklü mahalle olan yerleşim alanları yüksek katlı imar uygulamaları ile beton soğukluğundaki apartman hayatına terk ediliyor.

İlyasköy, Çatalarmut, Derebahçe gibi nice mahalle adeta beton yığınlarına gömülerek eski sıcaklığını kaybetti. On sene önce tütün ekilen Hasköy, incir bahçeleriyle dolu Kalkancı'da az katlı eski evler yok olup gidiyor. Azgınlaşarak büyüyen şehir, bugünlerde Balaç'ı, Teknepınar'ı, Derecik'i, Toptepe'yi yutmakla meşgul... Tekkeköy'ün Kerimbey ve İstasyon mahalleleri sanayi sitelerinin arasında böcek gibi ezildi. Devgeriş, Tepecik, Alanlı ve daha niceleri kurbanlık koyun gibi kaybolup gideceği günleri bekliyor.

Çok katlı apartmanların varlığına rağmen, mahalle yaşamını sürdürmeye gayretli Fatih, Zeytinlik, Hastanebaşı gibi mahalleler de yaşam standardının düşmesine bağlı iç göç ve kentsel dönüşüm gibi faktörlere direnemiyor artık.

YAŞAM KALİTESİ DÜŞTÜKÇE

Mahallelerimizin yozlaşması ve kimliğini kaybetmesinde kalitesiz eğitim ve yetersiz toplu ulaşım gibi temel sorunların da bariz bir etkisi var.

Kim diyebilir ki kent merkezinde Bulvarın, Atakum'da ise Cağaloğlu'nun kuzeyindeki okulların standardıyla varoş kabul edilen mahalleler arasında adalet olduğunu? Torpilini bulan, çocuğunu merkezdeki okullara kaydediyor. Bulamayan da kolayını bulunca merkezi mahallelere taşınıyor.

Toplu ulaşımda da sıkıntı büyük. Biraz kenar bir mahallede oturuyorsanız işe yetişmek ya da çocuğunuzu okula göndermek için toplu taşıma araçlarına güvenebilir misiniz? Ya servis tutacaksınız, ya da özel araçla gidip geleceksiniz... Bir süre sonra da ulaşım eziyetinden bezip taşınmaya kendinizi mecbur hissedeceksiniz.

HİZMET YAPAYIM DERKEN

Bazen iyi niyetli işler de mahalle kültürüne zarar verebiliyor. Örneğin mahalle içlerine yapılan bir düğün salonu, yöre sakinlerinin hoşuna gitse de yüzlerce senelik kır ya da sokak düğünü geleneklerini bitiriyor. Damat tıraşları, oturak havaları, halk oyunları giderek kayboluyor. Bunun yerine düğün salonlarının tekdüze refleksleri olağanlaşıyor; gelinle damat romantik bir müzik eşliğinde dans ediyor, pasta kesiliyor, iki roman havası, bir Ankara türküsü en sonda da kasap havası... Al sana salon düğünü!

ASARAĞAÇ DEVGERİŞ ARASI, SAAT SEKİZ SIRASI

Devgeriş Derneği Başkanı Sami Tan, kendi mahalleleri ile Asarağaç arasında bir bağlantı yolu yapılmasını önerdi. Asarağaçlılar "Aman ha!" diye itiraz etti. "Yol iyidir güzeldir ama, iki köyü bağlayan yol Canik İlçesi ile Tekkeköy ve Sanayi Sitesi arasında işlek bir koridor haline gelir. Yabancılar gelip geçtikçe önce çoluk çocuk evlere kapanır; sonra da yol kenarlarına apartmanlar dikilmeye başlar! Ne Devgeriş eski Devgeriş olur, ne de Asarağaç eski Asarağaç..."

Haklıydı belki Asarağaçlılar... Lakin yağ lekesi gibi yayılan kent merkezinin bu güzel mahalleleri buldozer gibi ezmesine bilmem kaç sene daha mani olabilecekler?