Musibetler başımızda.
Neredeyse iki yıl oldu.
Virüs yetmezmiş gibi.
Biri sönmeden diğerinin başladığı yangınlar.
Eğe, Akdeniz; ülkemin en güzel yerleri.
Ne canlar gitti, ne zenginlikler heba oldu.
Yanan her ağaç ciğerimizi parçaladı.
Yangına, uzaktan/yakından ülkemin insanları asla duyarsız kalmadılar.  
Öyle tablolara tanık olduk ki, duygulanmamak elde değil.
Günümüzün Nene Hatunları.
'Bunun vatana saldırıdan farkı yok' diyerek adeta cepheye mermi taşıdılar.
 Seferberlik havasında iki litre suyu kapan ormandaki itfaiyeye koştu.
 Kazmayı/küreği eline geçiren kor alevlerin arasına daldı.
 Pilotlar alevlere öyle sortiler yaptılar ki, insanların ağzı açık kaldı.
 Görevi tamamlayıp bir başka yangına koşan kurumlar bölge sakinlerinin gözyaşları ve alkışlarıyla uğurlanırken, onlarda araçlarının kornalarıyla selamladı yöre insanını.  
 Devlet millet dayanışmasını sergiledi ülkemiz insanı.
 İşte tam yaraları sarmaya başlamışken.
 'Allah bir daha yaşatmasın' duaları dillerdeyken.
  Ülkemin bir başka köşesinde yüzyılın afeti.
  Sel suları dağlardan taşları ağaçları kopararak geldi.
  Köprüleri yıktı, apartmanları, köyleri, ilçeleri yuttu.
  İnsanlar canını kurtarmak için ne yapacağını şaşırdı.
  Selin ürküten görüntülerini selzedelerin kayıtlarından izledik.  
  Kendimize gelene kadar onlarca insanımızı kaybettik.
  Yangının ateşi soğumadan sel felaketi yaktı yıktı bizleri.
  Seksen beş yaşındaki selzede amcamız; 'Bu yaşıma kadar böyle bir şey görmedim' dedi.
  Ülke bölge halkının mağduriyetine odaklandı.
  Bir ay içinde ikinci seferberlik, ikinci bir cephe.
  Hayat devam ediyor ve yeniden ayağa kalkmamız gerekiyordu.
  Ekmeğinden, suyundan, evinden mahrum insanlara uzandı eller.
  'Hepimiz kardeşiz' diyenler harekete geçti.  
   Sofradaki aşını, evinin bir köşesini paylaşmak için koştu.
   Ayancık, İnebolu, Abana, Bozkurt, Bartın?
   Onların yalnızlığı ülkenin yalnızlığı olarak algılandı.  
   Bugün yerle bir olan köprüler yeniden ihya ediliyor.
   Devlet yıkılan evlerin yerine yenisini yapacağını söylüyor.
   Evlerin içini donatacak hayırseverler varlığını hissettiriyor.
   Gönül seferberliğiyle yaralar sarılmaya çalışılıyor.
   Açıkçası 'Millet!' millet olmanın gereğini yaparken.
   Acıların en büyüğünü yaşarken bile.  
   Asaletinden bir şey kaybetmediğini gösteriyor.