24 Haziran tarihlerinde yapılacak seçimler öncesi önemli bir merhale, siyasi partilerin milletvekili aday listelerini açıklamasıyla dönülmüş olacak. Böylece ülkeyi yönetmeye talip cumhurbaşkanı adaylarından sonra mecliste millet adına yasama görevini yürütmeye talip vekil adayları da arzı endam edecek.

Siyaseti takip edenlerin bildikleri bir gerçektir: Yerel seçimlerde aday profili seçmen davranışlarında büyük etki yaparken genel seçimlerde adayların etkisi sınırlı olur. Vatandaşlar, milletvekili genel seçimlerinde tercihlerini daha ziyade parti aidiyeti, genel başkan performansı ve genel siyasi konjonktüre göre yapıyor.

Ancak bu seçimde aday listelerinde yer alacak isimler, önceki genel seçimlerden farklı olarak bir hayli önemli olacak. Bunun iki sebebi var:

Birincisi, cumhurbaşkanlığı için ayrı, milletvekilliği için ayrı iki pusulanın olması nedeniyle seçmenin genel siyasete göre vereceği kararı cumhurbaşkanı adayı için yaparken milletvekilliği seçiminde ikinci bir tercih kullanma şansının bulunması...

İkincisi ise, seçimlerde oluşan ittifaklar nedeniyle oluşan tablonun seçmen nazarında tam olarak benimsenmeyişi nedeniyle oy geçişkenliklerine açık bir siyasi atmosferin oluşması...

Diğer bir deyişle, parti aidiyetinden kaynaklanan duygusal bağlılığı bir pusulada gösteren vatandaşın kendi partisine herhangi bir sebeple duyduğu tepkiyi yansıtabileceği ikinci bir pusulanın önüne gelmesinin yarattığı fiili bir durum var!

16 yıldır iktidarda olan Ak Parti'yle bağını daha ziyade Sayın Erdoğan'ın liderliğine bağlayan seçmenlerin ekonomideki sıkıntılar, mülteciler sorunu, parti içi tasfiye süreçleri gibi sebeplerle duydukları rahatsızlıkları milletvekili seçimlerinde farklı tercihler ortaya koyarak göstermesi pekala mümkün... Geniş bir tabanı bulunan iktidar partisinin beraber ittifaka girdiği MHP adeta bir kardeş parti haline gelmiş durumda. Bunun yanı sıra muhafazakar geçmişten gelenlerin Saadet Partisi ve merkez sağ seçmenlerin İYİ Parti'ye sempati duymaları yadırganmamalı...

MHP seçmeni, cumhurbaşkanlığı seçiminde partisinin aday göstermemesi nedeniyle yönetimin talebine uygun biçimde Ak Parti liderini mi destekleyecek, yoksa eski meclis gurup başkan vekillerinin kurduğu İYİ Parti'ye mi sempati duyacak, bu bile tartışılırken... MHP ve İYİ Parti milletvekili listelerinin beğenilip beğenilmemesinin karşılıklı bir etkileşim yaratmayacağını kim söyleyebilir ki?

İttifakın öteki cephesinde de benzer siyasi kaos, milletvekili listeleri açıklandıktan sonra yerel girdaplara yol açmaya namzet görünüyor.

Ana muhalefetteki CHP ile yeni kurulan İYİ Parti arasında karşılıklı oy geçişkenliği olduğu sahada hemen okunabiliyor. Bu nedenle bozuk liste yapan siyasi partinin seçmeni, tepki oyu atmakta en küçük bir tereddüt içine düşmeyecektir.

Peki, koşullar böyleyken "siyasi partiler aday listelerinde nelere dikkat etmeli" derseniz...

Üç büyük şehirde değilse de diğer kentlerde milletvekili listelerine seçilme potansiyeli yüksek yerlerden girecek adaylar, yöresel manada seçim sonuçlarına doğrudan etki yapacaktır.

Bu nedenle, siyasi partiler aday listelerini belirlerken kendi bölgelerinde kişisel seçmen tabanı olan, saygı gören, tanınan, bilinen isimleri seçilebilecek noktalara koymalıdır.

Buna karşın bulundukları ilde sebebi ne olursa olsun, seçmene itici gelecek, siyasi alerji uyandıran ve sevilmeyen kimselere yer vermemelidir.

Seçmen, ihtiyaç duyduğunda kolayca ulaşabildiği, şahsen tanıdığı, sıkıntısını anlatabileceği isimlere sempati duyar.

Evi barkı başka şehirlerde olan, varoşlardan yürüyerek kentin meydanını bulamayacak kadar yabancılaşmış kimseleri ise tercih etmez. Etiketleri, makamları, unvanları ne olursa olsun ithal algısı oluşturacak milletvekili adayları beraberinde tepkilere yol açar.

Anadolu'da seçmen listelerinde salon siyasetçilerine yer veren partiler yöresel bozgunlara uğrayacak; seçmenler halk adamı türünden isimlerle karşısına çıkacak alternatiflere yönelecektir.

Bu durum Samsun için de aynen geçerlidir! Hem de fazlasıyla!

SEÇİMLER VE MEDYA AMBARGOSU

Seçim takvimi hızla işlerken ulusal medyada siyasi partilere eşit düzeyde yer verilmediğini herkes kabul ediyor.

Esasında geçmişteki bir çok seçimde de bu yaşanıyordu; ama bu sefer iyice belirgin bir adaletsizlik olduğu görülüyor.

Medya, ağırlıklı olarak hükümete yer verirken az da olsa ana muhalefet için ekranlarını açık tutuyor. Diğer cumhurbaşkanı adayları ne yapar, ne söyler, ne vaatlerde bulunur, herkes bihaber!

Bu durum, iki sonuç yaratıyor:

BİR: Aşırı tek taraflı propagandanın yarattığı bıkkınlık...

İKİ: "İktidar, olası ikinci turda karşısında sayın Muharrem İnce'yi görmeyi tercih ediyor" algısı... Kadın aday sayın Meral Akşener'in sağ / sol kutuplaşmasına uymaması nedeniyle seçmen kitlelerinin ezberlerin bozulmasını istemiyor...

SEÇİM VE EKONOMİ

Ekonomideki bozulmanın artık çuvala sığmayan mızrak misali gizlenemediği malum... Bu durumun seçim sonuçlarını ne kadar etkileyeceği tartışılıyor.

Bunu 24 Haziran sabahı göreceğiz.

Ama herkes, cumhurbaşkanı seçimlerinden sonra ağır bir ekonomik şoka hazır olsun. Artan döviz fiyatlarının tetiklediği enflasyona bağlı olarak, sert bir zam dalgası kaçınılmaz görülüyor.

Seçimi kim kazanır, buna millet karar verecek ama kim iktidara gelirse gelsin ağır bir ekonomik tabloyla yüzleşmek zorunda kalacak.

Temmuzun ikinci yarısından itibaren şiddetli bir ekonomik fırtınaya hazırlıklı olmak lazım!