Pazar günleribir 'köy kahvaltısı' modasıdır, gidiyor…

Nutella, fıstık ezmesi, macar salamı, tarçınlı kurabiye, karanfilli kek, elmalı tart filan…

Sanırsın bizim köylerin hepsinde birer pastane var… Sabahları tarlaya giderken kahvaltılarını orada yapıyorlar! Akşam da dönüşte birer damla sakızlı kahve…

Kendimizi kandırıyoruz mirim, bizim köylü domates – ekmek – çaya talim…

Tuzu kuru olan, köy kahvaltısına gitmişmiş gibi yapıyor…

***

İmkanı olan herkes, Kurban Bayramı'nda vecibesini yerine getirmeye çalışıyor…

Kurbanın derisini Kur'an kursuna, bol kemikli parçaları kurban kesemeyen konu komşuya, kalanı ise derin dondurucuya…

Ya sonra? Bir senelik eti stoklayınca kurban kesmişmiş gibi oluyor…

***

Kitap fuarına gidiyor, bizim millet…

Yüzbinlerce ziyaretçi akıyor…

Lafım gerçek okura değil ama…

Çıkışta birçoklarının elinde bir poşet, içinde ilkokula giden çocuğa bir iki resimli kitap, en fazla belki bir de dini ya da ideolojik yayın…

Roman okuyan yok, kütüphanesine fikri eser koyan yok, şöyle bir belgesel ya da araştırma eserine üç beş kuruş ayıran yok…

Dostlar kitap fuarında görsün hesabı, okuyucuymuş gibi görünüyor…

***

Diyanet İşleri Başkanlığı'na bakarsanız Türkiye'de yaklaşık 85.000 cami var.

Milli Eğitim Bakanlığı kayıtlarına göre 4000'den çok imam hatip okulu ve bu okullarda eğitim gören 1 milyondan çok öğrencimiz bulunuyor, çok şükür, elhamdülillah.

Ancak Akit Gazetesi'nde yayınlanan verilere göre Türkiye'de insanların sadece yüzde otuzu namaz kılıyor, bunların da yüzde yetmişi düzenli değil…

Cenaze ve cuma namazları dışında camilerin cemaatleri maalesef çok zayıf...

Namaz kılmak için camiler, çocuklarımıza daha iyi din eğitimi vermek için okullar açarak daha dindarmışmış gibi yapıyoruz.

***

Torpilden şikayet etmeyenimiz yoktur.

Sadece dayısı olanların iş bulduğunu, istediği yere tayinini yaptırdığını, kamudan ihale alabildiğini, işini gücünü hallettirebildiğini gördükçe çok kızıyoruz.

Ama aileden birisi, okul ya da mahalle arkadaşlarımızdan herhangi bir tanıdık, hasbelkader mevki makam elde ederse eteklerimiz zil çalıyor.

Hemen iş, aş, hizmet, ihale alabilmek için torpil istemeye başlıyoruz. İşimiz görülürse ne ala, yok torpil yaptıramıyorsak bu defa "bir .oka yaramaz" etiketini yapıştırarak oradan uzaklaşıyoruz.

Yani demem o ki, torpile karşıymış gibi yapıyoruz.

***

Milli Eğitim Müfredatımızda İngilizce, en çok ders saati ayrılan branşlardan birisi...

İlkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar her sene haftada ortalama 4 – 5 saat civarında İngilizce dersi alıyoruz.

Yetmiyor, imkanı olan herkes çocuğunu İngilizce kurslarına gönderiyor.

Ama iyi seviyede İngilizce bilen insan sayımız yüzde bir bile değil...

Yani uğraşıyoruz, didiniyoruz ama İngilizce öğreniyormuşmuş gibi yapıyoruz.

***

2017 yılında devlet baba, çiftçiye 12,8 milyar TL destek vermeyi planlıyor.

Bu rakam son yıllarda ciddi artışlar gösteriyor.

Ama bir zamanlar tüm dünyada kendi kendine yeten yedi tarım ülkesinden birisi olmakla övünen Türkiye, samandan canlı hayvana, tohumdan pamuğa yüzlerce kalemde ithalatçı duruma geldi.

Tarım alanları daraldı, nüfus hızla artarken üretim düştü.

Demem o ki, biz tarımı desteklermiş gibi yapıyoruz.

***

Barzani, 25 Eylül'de referandum yapacağını açıkladığında henüz haziran başlarıydı. Aslında "ilk fırsatta" ya da "vakti geldiğinde" bağımsızlık ilan edeceklerini eskiden beri söyleyip duruyorlardı.

Malum, Kuzey Irak bölgesel yönetimine ait kamu binalarını büyük ölçüde bizim müteahhitler yaptı. Petrol anlaşmalarına biz imza attık. Peşmergelere askeri eğitim verdik. Paraya sıkıştıklarında adamlara kredi dahi açtık. Referandum olup bitinceye kadar hiçbir şey yokmuş gibi ilişkilerimize devam ettik.

Şimdi de adamlar "bağımsızlık referandumunu yaptık ama uygulamaya niyetimiz yok" deseler yaptıkları yaramazlığı unutmaya hazırmış gibiyiz.

***

Bizim Trakyalı Osman Aga ile ÜsmenAga'nın yolu İstanbul'a düşmüş. O gün de tesadüf Trump'ın Türkiye ziyareti var… Şerefine boğazdan top atışları yapılıyor…

'Te be Osman Aga, bu nice iştir yarım saattir toplar gümbürdüyor?' diye sormuş ÜsmenAga.

'Korkma be ya, Trump gelmiş de onun için top atıyorlar gemilerden.' cevabını vermiş beriki.

ÜsmenAga üstelemiş: 'Yav, o ka top attılar koca adamı hala vuramadılar mı, bunlar nece asker?'

Osman Aga çelebi adam. Hemen izah etmiş durumu: 'Korkutmak için atıyorlar aganın, korkutmak için… Bakma sen te üüle, üldürmek istermişmiş gibi attıklarına…'