Daha önceki bir makalemde, gelişmiş Avrupa ülkelerinin mülteci akını ile karşı karşıya kalacaklarını ve bundan onların da nasiplerini alacaklarını ifade etmiştim. Ayrıca, ileri derecede egoist olmaları sebebi ile yaşam standartlarından da fedakârlık etmek istemezler.
Buna karşılık gelişmemiş ülkelerin kaynaklarını sömürmekte ise hiç beis görmezler. Çünkü güçlü oldukları için dünya nimetlerinden fazlası ile faydalanmak onlara göre, onların hakkıdır. Almanya Başbakanı Angela D. Merkel, hiç yoktan ülkemizi ziyarete geldi. Elinde 3 milyar liralık yardım paketi ve ne zaman verileceği belli olmayan vize kolaylığını sunmuş oldu. Açıkça bir hususu burada zikretmek isterim ki bu teklif bana göre bir rüşvettir. Bunun altında ne türlü tehdit de yattığını bilmiyorum. İngilizlerden öğrendikleri, ezelden beri süregelen; tehdit, şantaj ve para ile kimilerini satın almak, bana göre hiç de haslet olmayan özelliklerdir.
Bunun yerine Ortadoğu’da barışı ortaya koyacak teklif ile gelirler mi? Elbette, gelmezler. Çünkü Ortadoğu’daki kaos onların “bir damla kan, bir damla petrol” örneğinden istedikleri şeydir. Ortadoğu’ya barış gelir ise, onların sömürü düzeni ortadan kalkar. Bunun yanında tüm Hristiyanlık âlemi, Müslüman âlemi için biçtikleri ve uydurmaya çalıştıkları kalıba da asla uymaz. Onlar, Ortadoğu’da Müslümanlığın sukutunu istemektedir. Ayrıca Ortadoğu’da barışı gerçekleştirmek için Merkel’in boyu kısa kalır. Bu bakımdan Ortadoğu’da barışı, ‘Ağa Babalar’ da asla istemez. Çünkü böylelikle Ortadoğu’da sömürü petrol bitene ve büyük İsrail paranoya projesi yerine gelinceye kadar, bu ülkelerin kaderi olarak devam edecektir.
Yalnız burada çok büyük bir tarihi yanılgı vardır. Diyelim ki, Avrupa Birliği ve diğer ülkeler para vererek, mültecileri Türkiye ve diğer ülkelerde tutmaya çalışsınlar ve bunun için oluk gibi de para akıtsınlar; tüm bunlar çare olacak mı? Öncelikle bunu düşünmek gerekir. Devlet adamları, yarını, daha ileriyi ve geleceği şekillendirecek karaları almak durumundadır. Türkiye’ye gelen yardımlarla, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Kızıl Derililerin rezervasyon sahalarında olduğu gibi, tüm mültecileri tutmak mümkün değildir. Şurası açıktır ki, Avrupa’ya mültecilerin akınları durmadan ve artarak devam edecektir. Yani, mültecileri elma şekeri veya horoz şekeri ile kandırmanız mümkün değildir. Kanunlar, sınırlara konulacak engeller mülteci akınını durdurmaya yetmeyecektir. Tüm kaynaklarını sömürerek ellerinden aldığınız bu insanlar, tüm zorluklara rağmen hedeflerine ulaşmaya çalışacaklardır. Onların istediği Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke değildir. Ülkemizdeki yaşamları, kendi ülklerindekinden pek farklı değildir. Sadece, yaşamları garanti altındadır. Akdeniz ve Ege Denizi mültecilere mezar olmasına rağmen, bu göç önlenememektedir. Mültecileri böyle bir girişime zorlayan hususlar, öncelikle düşünülmelidir. Bütün bunlardan başka, ilahî adalet yerini bulacaktır ve kendi ülkelerinin hayat düzeni için sömürdükleri, az gelişmiş bu ülke insanları onların da zevalini ortaya koyacaklardır. Dünya küçülmüştür ve Arabın gözü de açılmıştır. Yukarıda izah etmeye çalıştığım hususlar bir fantezi değildir. Tarihin sayfalarını bilinçli olarak okuyanlar ve bunu yorumunu yapanlar, durumun böyle olacağını bilir. Yanız, bu arada milyonlarca insan hayatından olabilir, ama sonuç gerçekleşecektir. Ortadoğu’daki şeyhlere, şıhlara ve sözde krallara rağmen, ezilenlerin mülteci akını devam edecektir. Silah kullanarak hercümerç ettikleri Ortadoğu halkı, intikamını bir şekilde alacaktır. Saygılarımla.