Çağımızın Müslümanlarının tevhit inancının parçalanmasına paralel başta eğitim olmak üzere her şeyleri bozulmuştur.

Denilecektir ki Müslümanların, 'ALLAH'ı BİRLEME(tevhit)' inancıyla diğer işlerinin bozulmasının, yanlış olmasının ilişkisi nedir?

İslam, hayatı bir bütün olarak kabul eder.

Hayatının bir kısmını Batı, diğer bir kısmını da İslam medeniyetinin ilkeleriyle tanzim etme zaruretine inanmak asla İslami bir tavır değildir.

İslam dünyasındaki hastalıkların başında, bu şirk hayatı gelmektedir.

Eğitimin bir kısmını Batı medeniyetinin, diğer bir kısmını da İslam medeniyetinin ilkeleriyle düzenlemek, iki tarafını da bozmak anlamına gelir.

Toplumda birçok maddi ve manevi hastalıklar meydana gelmektedir. Özelde ümmet, genelde ise insanlık bu hastalıklara karşı aşılanmalıdır. Neslimizi ve milletimizi başka türlü korumak mümkün değildir.

Eğitimi namazdan, zekattan, namustan ve daha başka şeylerden ayrı tutamayız.

İslam, insani her eylemle birlikte fiziki, sosyal, ekonomik, politik, kültürelile maddi ve manevi her etkinlik hakkında görüşü olan bir dindir.

Hristiyanlık, Budizm ya da Taoizm gibi yalnızca ilahi olanla ilgilenen ve gerisini Sezar'a bırakan, öteki dünyaya önem veren bir din değildir.

Belirtelim ki, dükkanda, yazıhanede, işyerinde, tiyatroda, sinemada, cephede savaşta, üniversite amfisinde ve laboratuvarlarda konuşulan ve yapılan her şey İslamın ilgi alanının dışına çıkmaz ve çıkamaz.

Bu nedenledir ki, din ve medeniyet eğitimi yalnız bir bölüme ya da bir lise ve fakülteye hapsedilemez. Böyle bir durumda din eğitimi güdük kalır.

Kendi insanımızı yetiştirecek gerçek 'MİLLİ EĞİTİM'E ihtiyacımız vardır

İmam Hatip okulları da bu sistem içinde yeniden ele alınmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı'nın da ifadesiyle ' geçtiğimiz yıllarda başarılamayan eğitim' bu yeni dönemde mutlaka başarılmalıdır.

Buna İmam Hatipler de dahildir.

Eğitimi başaramazsak hiçbir şeyi başarmış sayılmayız.