Yaklaşan her seçim aslında yenilenmek, geçmişten arınmak, yaşanılan pişmanlıklardan kurtulmak ya da yaşanılan mutluluğu, refahı sürdürmek için bir fırsattır.
Bireylerin tercihlerini belirleyen somut unsurların yanında, hissi boyutların olması da tabiidir.
Ancak bu iki temel unsur kendi içinde dengeli olmalıdır.
Politikacıların toplumu etkileyebilmek adına, günümüzdeki örneklerinde olduğu gibi sırf cami ve imam hatip okulları ya da belli başlı değerler üzerinden siyasete şekil vererek kazanmaya çalışmaları bu dengenin çok da gözetilemeyeceği anlamına geliyor.
Günümüz koşulları ve temel sorunlar bağlamında düşünüldüğünde, yaklaşan bir seçim öncesinde, duygusallığı bir kenara bırakarak somut gerçeklerle hareket etmek gerekiyor.
Tabi bu noktada Samsun’dan bahsetmek üzerimize vazifedir.
Samsun’un geçmişte olduğu gibi bugünkü en temel sorunu işsizliktir. İş bulan kesimlerin ise en temel sorunu taşeron işçilik, asgari ücret ve onunla geçinememektir.
Üretime dönük yatırımlar yerine kirli enerji yatırımları Samsun’un kaderi olmaya devam etmektedir. Yapımı düşünülen doğusunda termik, batısında nükleer santrallerle ve bugün halen işlemeye devam eden göbeğindeki doğalgaz çevrim santralleriyle Samsun adeta kıskaca alınmıştır.
Başta Atakum olmak üzere kentin merkez ilçelerindeki hızlı betonlaşmanın getirdiği çirkinlik ve karmaşa, kent görüntüsüne hakimdir.
Çarşamba ve Bafra gibi çok kıymetli tarım arazileri, ekonomik anlamda yeterince işletilemediği gibi tarımsal alanlara yapılan yanlış yatırımlarla tarım arazileri yok edilmektedir. İstihdam gücünün yüzde altmış yedisinin tarımsal alanda olduğu düşünüldüğünde; ileride işsizlik boyutunun artacağını ortadadır.
Gelecekte Samsun ekonomisine yön vereceği düşünülen turizm adına doğru dürüst bir plan yoktur. Buna karşın turistik niteliği olan doğal alanlar taş ocaklarına izin verilerek yok edilmektedir.
Samsun antik tarihinden beri var olan kumsalı ve sahili tüm karşı çıkışlara rağmen betonlaştırılmış, bu beton yolun uzandığı kuş cenneti gibi doğa harikası bir alan ciddi tehdit altına girmiştir.
Bütün Şehir Yasası zaten geçim sıkıntısı çeken kırsal kesim için hizmet değil yük haline gelmiştir.
On bir yıl önce 20 bin işçinin çalışacağı söylenen tersaneden, Samsun Ankara yüksek hızlı tren hattından hala ses soluk yoktur.
Samsun’a üretime dönük büyük bir yatırım yoktur, tüketime dönük yatırım çoktur...
Zaten resmi ağızlardan da “Sanayide istenen seviyeye ulaşılamadığı” itiraf ediliyor.
Samsun bir zamanlar Türkiye’nin 7. büyük şehri iken bugün ekonomik ve sosyal gelişmişlikte 33. sırada…
Eğitimde 36. sırada, sağlık göstergelerinde 39. sırada ve göç veren bir kent.
Samsun, yakın tarihinden kalanların kimseye sorulmadan bir çırpıda yıkıldığı, var olan kimliğinin değiştirilmeye çalışıldığı, hafızasının silinmeye çalışıldığı bir kent.
Ve istismar, sömürü olabildiğince devam ediyor.
Hal böyleyken, hala hissi davranabilecek miyiz?