T.C Devleti ve milleti ile birlikte ayakta kalmasının veya diğer bir deyişle genelleyecek olursak, bir devletin hükümranlığını devam ettirebilmesi için bazı hususların olması gerekir. Bugün, milletlerarası konsensüse göre varlığını idame ettiren, fakat egemen olamayan milletler vardır. Burada bir hususa açıklık getirmek gerekir ki bunu tam bir milliyetçilik açısından değil, egemenliğimizi sürdürerek, milletler camiasını meydana getiren kumaşın bir desenini meydana getirmek şeklinde anlamak lâzım gelir. Esas olarak egemenliğin bir sacayağı gibi üç esas temel üzerine inşa edildiğini görüyoruz. Bu üç unsur birbirlerini etkilediği gibi egemenliğin esasını teşkil ederler. Bunlardan birincisi en önemli unsur, ilim; ikincisi güçlü bir ekonomi ve üçüncüsü egemenliğin dayanağı, askeri güçtür.
21. yüzyılı idrak ettiğimiz bu yıllardaki en önemli güç, istinasız herkes tarafından da kabul edileceği üzere bilimdir. Bundan iki gün önceki makalemde de belirttiğim üzere, bilim insanlığın gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Elbette, gerçek anlamda bilimin insan yaşamını kolaylaştırması, dünyayı ve onun bize verdiği olanakları doğru kullanmakla olacaktır. Özellikle, 20. yüzyıldaki buluşlarla; insan sağlığında büyük aşamalar kaydettiği gibi, onun yaşamını da kolaylaştırmıştır. Gerek sanayide ve gerekse tarımda üretimin artmasını sağlayarak, insanların daha iyi beslenmesini ortaya koymuştur. Alfred Bernhard Nobel (1833-1896) bir İsveçli kimyagerdir ve kayaların kolayca parçalanması için dinamiti bulmuştur. Bulduğu TNT nin daha sonra ateşli silahlarda kullanılması onu çok üzmüştür. Bu sebepten Nobel ödülü olarak bilinen, ödülün verilmesini vasiyet etmiştir ve 1901 yılından itibaren bu ödül verilmeye başlanmıştır. Elbette, birçok bilim adamının insanlığa hizmet için olan buluşları daha sonra değişik maksatlar için kötü niyetle kullanılmıştır. Bununla ilgili olan diğer bir buluş ise atomun parçalanmasının, insanlığın yaşadığı en büyük trajedinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bilim adamları yaptıkları buluşlarında kötü niyeti hiçbir zaman hesaplayamamışlardır. Yalnız, bütün bunlara rağmen, gelişmiş olmanın en önemli göstergesi, o ülkenin bilimsel alandaki gelişmişliğine paralel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan ABD, tarımdan sonra, sanayideki gelişmesini tamamlayarak bir bilim toplumu haline gelmiştir. Bunun sonucu olarak da teknolojiyi üretmekte ve bunu dünyaya pazarlamaktadır. Bu ülke AR-GE çalışmalarına yatırdığı her 5 $ a karşılık 95 $ kazanmaktadır. ABD gibi teknoloji üretimi yapamayan gelişmekte olan ülkeler ve az gelişmiş ülkeler ise devamlı olarak, onun teknolojik buluşlarına ihtiyaç duymakta ve bununla ilgili olarak da milyarca dolar ödemektedir.
Egemenlik bakımından ikinci husus ise ekonomidir. Burada bir hususu açıkça ortaya koymak gerekir ki ekonomik olarak ileri gitmiş olan ülkeler, bilimsel olarak ilerlemiş olan ülkelerdir. Bilim ekonomiyi tetikler ve ekonomide bilimi tetiklemektedir. Bilimin ilerleyişi; sanayi, tarım ve ticarette üretimi etkileyerek, genel anlamda üretimin artmasını ve ihracatı tetiklemektedir. Bunun sonucu olarak da ülkenin dış ticareti açısından artı bir duruma geçmesini sağlamaktadır. Her ne kadar ABD nin cari açığı büyük ise de dünyanın ekonomik olarak dolara bağlı oluşu bu açığı kapatmaktadır. Hatta, ellerinden yüksek miktarda dolar rezervi olan ülkeler, bunu kendi ekonomileri açısından piyasaya sürmek istememektedir. Çünkü, $ dünyanın takas parasıdır ve bütün ekonomiler ona bağlıdır.
Bir miktar da askeri güç üzerinde duralım: Bilim-teknoloji ve ekonomik olarak güçlü olan ülkeler askeri olarak da güçlüdür. Çünkü teknolojinin, askeri teknoloji olarak ortaya çıkışı ise; bilim ve ekonomi bakımından güçlü olan ülkelerin yapabileceği bir husustur. Bu teknolojinin satışı ise ülkeye olağanüstü bir üstünlük sağlamaktadır. Teknolojik olarak gelişmiş bir ülkeye ödenen parayı telaffuz etmek bile oldukça zordur. Bilim, ekonomi ve askeri güç aynen birbirlerini bileşik kaplar kanununda olduğu şekilde etkilemekte ve ülkenin hükümranlığı üzerinde etkili olmaktadır. Kısaca, durumu özetlemeye çalıştım. Bunun ötesinde bir durum da yoktur. İthal teknoloji, bunların ürünleri ve zayıf bir ekonomi ile nereye gidilebilir, bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey ise nasihat alınır. Saygılarımla.