Pazar günü Kadir Has Stadı ndaki Kayserispor- Fenerbahçe maçı gündeme oturdu. Kayserispor tribününe, Fenerbahçe formasıyla oturan küçük çocuğa bağırıp, ağlatan Kayserispor amigosu Recai Kahraman’a kızıldı, öfkelenildi. Küçücük çocuğa bu nasıl yapılır? denildi. Peki, asıl sorun bu mu? Asıl sorun 4-5 yaşlarındaki çocuk Fenerbahçe forması giydiği için gösterilen tepki mi? Yorumlara haberlere bakılacak olunursa asıl sorun bu! Olay pazar gecesinde kalmıyor. Amigo Recai ‘’Ben babasına tepki gösterdim. Çocuğa tepki göstermedim’’ diyor. Bu durumda sanıyorum ki herkes bu olayı normal karşılamalı mesajı veriyor. Kayseri Valisi’nin makamında bir özür töreni düzenleniyor. Recai Kahraman, Berkay’ın gönlünü almak için ‘‘Öpeyim mi?’’ diye sorunca, küçük Berkay da ‘‘Bakalım’’ diyerek cevap veriyor. Amigo Recai barışmak istediğini söylediği Berkay’a ‘‘Bana tokat at da barışalım’’ deyince, Küçücük Berkay, Kocaman amigo Recai’ye tokat atıyor. Herkes rahat bir nefes alıyor. Artık sorun çözülüyor. Ancak, asıl sorun burada başlıyor bence!
Özür dilemek ne demektir? Bence bu kavramın kısa bir tanımının yapılmasına ihtiyaç var! Özür dilemek; İstem dışı, yanlışlıkla, kazayla yapılan hareketler için kullanılır. Niyetin kötü olmadığını, olsa dahi şu an yaptığı yanlışı fark ettiğini belirtmek için kullanılır. Bu durumda, bir özür durumundan sonra kişi daha temkinli ve dikkatli davranır. Özellikle özür dilenen kişi bir çocuk ise… Çocuğun üstesinden gelemediği bir sorun varsa, ona bu sorunlarla nasıl baş edebileceği anlatılmalı ve kılavuzluk edilmelidir. Çocuk davranışlarda yaşadığı önemli anları ve travma sayılabilecek korkularını etkileyen insanları rol model almaktadır. Hayal kırıklıkları yaşayabileceği ve bunlarla nasıl baş etmesi gerektiği öğretilmelidir. Çocuk yetiştirmek her ne kadar ailenin yükümlülüğünde gözükse de, çocuk yetiştirmek bir toplum görevidir. Bugün ciddiye alınmadan bakılan ya da yanlış eğitilen her çocuk; karşımıza geleceğimiz olarak çıkacaktır. Çünkü çocuk sosyal çevresinden gördüğü tutum ve yaklaşımları zamanla benimseyecektir. Çocuğa yaklaşımda olumlu-olumsuz tutumlar ve olumlu-olumsuz duygular göstermek; onun bu duygu ve tutumları benimseyerek davranmasını sağlayacaktır. Huzurlu bir toplumu sağlama sorumluluğu hepimizin üzerindedir. Bunun tek yolu ise parlak bir gelecektir. Hangi toplum bilerek isteyerek geleceğinin belirleyicisi olan çocukları şiddete alıştırabilir?
Çokça tekrarlanır, çokça duyarız ve çoğu zaman bizler de kullanırız. ‘’Bu yeni nesil ne kadar kaba, ne kadar değişik, ne kadar saygısız… Biz zamanında böyle değildik.’’ Valinin odasında küçük bir çocuk, küçücük çocuğun ailesi ve bir amigo… Kocaman stadı yöneten amigo, küçük bir çocuktan gereğince özür dahi dileyemiyor. Ben sana bağırdım ve seni korkuttum sen de bana vur! Bu mantık içerisinde tek bir tane iyileştirici hareket yoktur. Aksine çocuğa kötü bir harekete nasıl en kötü şekilde karşılık verilir öğretilmiş olunuyor. İşte bu yeni nesil bundan böyle kaba, saygısız ve çoğu zaman tehlikeli… Öğretilen tek şey kaba kuvvettir. Renklere dahi tahammülü olmayan bir dönemde yaşıyoruz. Sertleştik, insanı değerlerimizi unuttuk. Bizden farklı düşünen bir çocuğa dahi tahammülümüz yok! Özür dilemesini bilmiyoruz. İyimiz de kötümüzde saldırganca. En büyük kötülüğü aslında yine kendimize yapıyoruz.
Bu yaşanılan olay sadece küçük Fenerbahçeli çocuğu etkilememektedir. Bu olay bir toplum eğitimidir. Ne yazık ki en yüksek makamlar başta olmak üzere sınıfta kalanımız çok oldu. Haftaya çok daha güzel toplumsal yaşantıları paylaşmak dileğiyle…