Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişki yaklaşık 40 yıldır devam ediyor. Bu süreç içerisinde her ilişkide olduğu gibi inişli çıkışlı zamanlar oldu.

Her Türk vatandaşının en büyük hayalinden birisi Avrupa'yı vizesiz gezmek olmuştur.

Vize bizler için o kadar önemli bir sorun ki işadamları ihracat yapmak için kullandığı pasaportun rengini değiştirmek için atmadığı adımlar kalmadı.

İşadamı bu hak isteğinde sonuna kadar haklıdır. Düşünün siz ihracat yapmak üzere Avrupa ülkelerine gitmek istiyorsunuz size diyorlar ki siz giremezsiniz siz beklemek zorundasınız. İşadamı da haklı olarak bekliyor. Ama burada beklemeyen bir şey var ki o da iş fırsatları.

İşadamları bu gibi prosedürler yüzünden iş fırsatlarını kaçırıyor ve bu yüzden ülkemize döviz girişinde sorunlar yaratıyor. Bu çerçevede düşündüğümüzde, vize serbestliği iş adamları açısından çok önemli bir gelişme. Bu inanıyorum ki girişimci olan işadamlarımızı daha da cesaretlendirecek ve zor olan Avrupa pazarına daha çok ürün satma olanağına sahip olacağız.

Bu madalyonun bir yüzü olmakla birlikte diğer bir yüzü daha var. Nasıl ki bizim işadamlarımızı Avrupa içinde rahat bir şekilde dolaşma imkanına sahip olacak ise Avrupa'daki işadamları da bizim ülkemize rahat bir şekilde girecek.

Bu durum ise rekabetin daha da kızışmasına neden olacaktır. Buradan elbette kazanan tüketici olacak ama ilk etapta karşılıklı olarak ciddi bir hareketin olacağı kesin.

Bu yüzden işadamları da bu çerçevede düşünmeli ve gelecek ile ilgili planlarını da bu doğrultuda yapmalıdır.

Avrupa kıta olarak bir kabuk değişimi içerisindedir. Bakın son olarak Müslüman bir kişi Avrupa'nın en pahalı ve marka kenti Londra'ya belediye başkanlığı yapacak. Almanya strateji değişikliğine gitti ve kendisini yeni bir şekilde konumlandırıyor.

Tüm bu değişim ve gelişimleri görüp ona göre davranmak lazım. Unutmamak gerekir ki gideceği limanı bilmeyen hiçbir gemiye rüzgar yardım etmez.