Birçokları, Karadeniz Bölgesi'nde yaşayanları 'Laz' olarak geneller. Oysa Lazlar, Osmanlıların 'Lazluk' dedikleri Kafkasya'nın güney batısında yerleşik bir halktır. Türkiye'de daha ziyade Artvin ve Rize civarında yerleşik Laz vatandaşlarımız vardır. Gerçekte Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaşayan ahalinin çoğunluğu 'Çepni' kökenlidir.
Çepniler Kimdir?
Çepni adına, yazılı kayıtlarda ilk kez Kaşgarlı Mahmut'un 11. yüzyılda kaleme aldığı Divanı Lügati't Türk'te rastlıyoruz.Oğuz boyları arasında listelenen Çepnilerin bin yıl önce Orta Asya coğrafyasında bilinen bir Türk boyu olduğunun en güçlü kanıtı bu eserdir.
Endülüslü alim Ebu Hayyan'ın eserlerinde 'Çepni Kabiletünminet-Türk' ifadesi ile bahsedilmekte ve Türk kimlikleri vurgulanmaktadır.
Oğuz Kağan destanında ise Üçokların Gök Han koluna bağlı dört boydan biri olarak geçer.
Çepni Ne Demek?
Çepni adının kelime anlamı konusunda ilk yazılı belge, 14. yüzyılda İlhanlıların veziri olan Reşidettin'in yazdırdığı 'CamiütTevarit' isimli eserdir. Halk etimolojisine dayanan bu eserde Çepni kelimesine 'Nerede yağu (düşman) görse savaşır' anlamı yüklenmiştir.
Çağdaş Türkologların eserleri incelendiğinde, Çepni kelimesinin günümüz Türkçesinde 'bayındır, yiğit, savaşçı, savaşmaktan yılmayan, gözü kara, savaşa meyilli' manasına geldiği söylenebilir.
Çepnilerin Yerleşim Alanları
Selçuklularla beraber bugünkü Batı Türkistan'dan önce Kuzey İran ve Azerbaycan'a yerleşen Çepniler, bilahare Moğol istilasına da bağlı olarak Karadeniz Bölgemiz başta olmak üzere Anadolu'nun birçok bölgesine yayılmıştır. 13. yüzyılda büyük bir Çepni obasının Sarı Saltık ve devrik Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus ile beraber Balkanlar'da Dobruca ve Deliorman civarına yerleştiği, ayrıca Kuzey Makedonya'ya iskan edilmiş Çepnilerin varlığı bilinmektedir.
Osmanlı tahrir defterlerinde adı Çepni olan 43 yerleşim adı vardır. Trabzon – Gümüşhane bölgesinden Balıkesir'e kadar uzanan hat boyunca, yoğun biçimde yerleştikleri görülür. Özellikle Giresun – Ordu – Samsun – Sinop boyunca yoğunlaştıkları ve kültürlerini muhafaza etmişlerdir. Nitekim Giresun'un iç kesimleri, ilk Osmanlı tahrir defterlerinde 'Çepni Eli' ya da 'Çepni İli' olarak geçer.
Çepni Boyunun Sembolleri
Her Türk boyunun bir ongunu vardır. Tengricilik döneminden kalma bir çeşit totem olan Türk ongunları, 'boyların ruhu' kabul edilebilir. Popüler kültürdeki kurumsal logolara benzer. Çepnilerin ongunu, yırtıcı bir doğan türü olan sungur kuşudur.
Tarih Boyunca Çepniler ve İnanışları
Her Türk boyu gibi İslamiyet öncesi Gök Tengri inancına sahip olduğu anlaşılan Çepni Yörükleri, 10. yüzyıldan sonra kitleler halinde İslamiyet'i seçmiştir. Bunun istisnası Hıristiyanlığı veya Yahudiliği seçmiş yöresel azınlıklardır. Büyük ölçüde Ahmet Yesevi çizgisinde kalan Müslüman Çepnilerin 13. yüzyılda Hacı Bektaşi Veli ekolünden etkilendikleri, 17. yüzyıla kadar büyük ölçüde Alevi inancına bağlı kaldıkları gözlenir. Balkanlara yerleşen kollarında ise Bektaşilik izleri dikkat çeker. Halifeliğin Osmanlılar tarafından devralındığı dönemden sonra özellikle Anadolu'da yaşanan sosyal ve siyasal olaylara paralel olarak Çepnilerin 1700'lü yıllardan itibaren hızla Sünnileştiğini söylemek yanlış olmaz. Günümüzde özellikle Karadeniz Bölgesindeki Çepniler, büyük ekseriyetle Sünni Müslümandır.
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşında Çepniler
Rus işgali ile beraber Doğu Karadeniz vilayetlerimizde başlayan sancılı süreçte Çepnilerin Türk milletine hizmetleri unutulamaz. Özellikle Pontus ayaklanmasına direnen en önemli yerel grup Çepni Türkleri idi. Bu konuda sembol isim, Giresunlu Topal Osman olarak gösterilir.
Samsun'da Çepniler
Kentimizde soyadı 'Cebi, Çepni, Çepnioğulları, Çepniler' olan çok sayıda aile vardır. Bu ailelerin büyük bölümü, Trabzon – Giresun civarından göç etmiş Çepni kökenli ailelerdir. Ayrıca Samsun'da 'Alucralılar' diye kendilerini doğduğu ata topraklarıyla ifade edenler de genellikle Çepni kökenlidir. Ancak Samsun'da yüzlerce senedir buralarda yerleşik yerli Türkmenler içinde Çepniler ciddi bir ağırlık taşır. 'Gebi' diye bilinen yörenin adı da büyük ihtimalle 'Çepni' kelimesinden gelmektedir. Alaçam'daki Türkmen Dağındaki Yörükler, Asarcık ve Ayvacık civarındaki yerliler, kısmen Vezirköprü – Havza civarındaki yerli köylerinde Çepni izlerinden söz edilebilir. Yakın vilayetlerden Sinop, Ordu, Tokat ve Amasya'da da Çepni kökenli vatandaşlarımızın yaşadıkları görülmektedir.

*********************

DARBE, OHAL, MİLLİ DURUŞ

Türkiye'de gündem çılgınca değişiyor. Haftada bir yazan bir köşe yazarının gündemi zamanında yakalaması imkansız... Bizler ekseri cuma günü yazımızı teslim etmiş oluyoruz. Cumadan cumaya neler olduğunu şöyle bir hatırlarsanız ne demek istediğimi anlarsınız…
Kişisel duruşumuzu sosyal medyadan ifade ettik, ama bir kez de köşemizden söyleyelim:
Demokrasiden vazgeçilemez. Kökü emperyalistlerin elinde olan bir örgütün asker üniforması giymiş teröristleri tarafından girişilen darbeyi lanetliyorum. Aramızdaki her türlü fikir ayrılıkları bir tarafa, söz konusu olan ülkemizin bekası ise gerisi Atatürk'ün dediği gibi teferruattır.
Bundan sonra yapılması gereken, Şeyh Edebali'nin 750 sene önce söylediği üzere 'devleti yaşatmak için milleti yaşatmaktır.' Milletin devletine, adaletine, milli ekonomisine olan güvenini sarsmadan adımlar atılmalıdır. Toptancı bir anlayışla cezalandırmalardan kaçınılmalı, yaş ile kuru titizlikle ayrılmalıdır.
Devlet kademelerine eş, dost, akraba, cemaat arkadaşlığı, partizanlık veya mikromilliyetçilik gibi faktörler güdülerek eleman doldurma hatasından derhal vazgeçilmelidir.
Liyakate göre atamalar yapılır, geçmişte haksızlığa uğramış kimselere itibarları geri verilir ve devlet içine sızmış teröristlerle masum insanlar birbirinden özenle ayrılırsa, Türkiye bu badireden güçlenerek çıkmış olur.