Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, televizyonlardaki tartışma programlarının müdavimleri için aşina bir yüzdür. ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı olan Hüseyin Hoca, kolay anlaşılır bir dil kullanmasının yanı sıra tarafsız ve bilgiye dayalı dış politika yorumlarıyla tanınır. Her ne kadar son zamanlarda onun gibi isimler yerine ideolojilere esir düşmüş, ezberci ve biatçı isimler tartışma programlarına çıkartılıyor olsalar da Hüseyin Bağcı'nın marka değerine ulaşan pek çıkmıyor ekranlarda…

Böyle olunca ben de onu daha çok sosyal medyadan izliyorum. Lakin onu internetten takip etmek bile başlı başına zor bir iş… Kendi alanında Dünya çapında itibar gören bir akademisyen olduğu için sürekli uluslararası konferans ve kongrelere davet ediliyor. Bilimsel toplantıların olduğu kadar uluslararası haber ajanslarının da beyanatlarına değer verdiği bir isim… O da vatansever bir aydın olarak, görüşlerini milli çıkarlarımızı okşayan bir dille ifade ediyor. Bir bakıyorsunuz Almanya'da, bir başka gün Orta Asya ülkelerinde… Portekiz'den Gürcistan'a, Afrika'dan Amerika'ya, Uzakdoğu'dan Avrupa Birliği'ne dolaşıp duruyor.

Edirneli ve Balkan Göçmeni bir aileden geliyor Hüseyin Hoca… Memleketini de çok seviyor. Fırsat buldukça Edirne'ye gidiyor, köyünde vakit geçiriyor, akrabalarının acı tatlı günlerinde onları yalnız bırakmıyor. Öyle yaşadığı topluma yabancı bir isim de değil anlayacağınız. Uzunköprü Lisesinden mezun olmuş, tahsilini yurt dışında tamamlamış, İngilizce ve Almanca biliyor, uluslararası ilişkiler alanında saygın bir hoca olmuş; ama Trakya deyince hala içi titriyor. Muhacir davulu çalınca kendini tutamayanlardan o da!

Birkaç sene evvel, Samsun Mübadele Derneği'nin düzenlediği akademik kongrede tanışmıştım kendisiyle. Daha sonra abi – kardeş ilişkimiz bitmedi. Fırsat bulunca Ankara'da makamında kendisini ziyaret etmekten ve fikirlerini dinlemekten feyz alırım.

Her duyarlı akademisyen gibi, o da kendi alanındaki tespitlerini cesur biçimde dile getiriyor. Türkiye'nin dış politikasıyla ilgili endişelerini ve uyarılarını son derece yapıcı ve açık biçimde sosyal medyadan paylaşıyor. Son derece akılcı, iyi niyetli ve akademik derinliğe sahip bu tespitler yapıyor.

Mesela, diyor ki Hüseyin Hoca, 'Türkiye'nin geçmişte IŞID'ı desteklediği görüşü uluslararası kamuoyunda yerleşmiş durumda… Öyle ki bu konuda en iyi bilgiye sahip olmasını beklediğimiz Arap dünyasında dahi IŞID'ın Türkiye üzerinden bölgeye yerleştiği ve üstelik Türkiye'nin bu durumdan faydalandığı kanaati hakim. Bu kadar yerleşmiş bir algıyı değiştirmek zor…'

Bir başka uyarı ise, Dünyadaki üç oyun kurucu güç olan ABD, Rusya ve Çin ilişkileriyle ilgili geliyor. Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, bu üç ülkenin arasındaki dengeleri ve menfaat ilişkilerini doğru okuduğumuzdan emin değil… Bu güçler arasındaki çatışmalardan faydalanma stratejisinin hayalci ve riskli olduğuna dair tereddütlerini hissediyoruz.

Bir uyarısı ise 'iç politikada prim yapacağız diye tarih dersi vermenin taşıdığı riskler' üzerine gelmiş. 'Fetih kokan söylemler tehlikeli' diye uyarıyor ve ekliyor… 'Ya Ruslar kalkıp Ardahan ve Kars isterler, Boğazlarda üs kurmak isterlerse?' diyor. 'Rusya gibi bir komşun varsa, Senegal ile konuşur gibi yapamazsın.'

Bu arada bir bilgi de veriyor: Rusya krizinin bize Orta Asya ülkeleri dahil maliyeti yüz milyar doları bulmuş ve bizi bu sıkıntıdan Kazakistan devlet başkanı Nazarbayev'in arabuluculuğu kurtarmış.

Hüseyin Bağcı Hoca'nın son haftalarda yaptığı bir diğer uyarı da Türkiye'nin 'açık toplum' kavramından hızla uzaklaşması ve eğitim alanında çok kan kaybettiğine dair: Yeni nesillerin karamsarlığına değiniyor ve giderek hızlanan beyin göçünün yarattığı tehlikeyi dile getiriyor. Binlerce ailenin henüz on beş yaşına gelmemiş gençleri eğitim için yurt dışına gönderdiğine dikkat çekiyor. Hadi araya girip ben de bir ilave yapayım, son yıllarda sadece beyinler değil yerli sermayeyi de kaybediyoruz… Sermaye de giderek hızlı biçimde, arkasına bile bakmadan yurt dışına kaçıyor.

Hüseyin Bağcı Hoca'nın deyimiyle 'Türkiye'de akıl, yıllar evvel tatile çıkmış' durumda. Üstelik bu tatil çok uzun sürdü, pek de biteceğe benzemiyor.

Günün birinde Hüseyin Bağcı Hoca ve onun gibi aydınlarımızı 'uyaran' pozisyondan 'yön veren' pozisyona getirebilir miyiz, bilmiyorum.

Kim bilir, akıl tatilden dönerse o günleri de görebiliriz…

ÇIRAKMAN'LA ANDİRYA ARASI, AMAN BRE DERYALAR…

Çırakman Mahallesi Derneğinin sosyal medya hesabından öğrendiğimize göre, Tekkeköy ilçemizin iki kadim mübadil mahallesi Çırakman ile Antyeri (Andirya) arasındaki dere yatağına bir sulama göledi yapılacakmış…

Bizim devletin işine akıl sır ermez… Gölet yapılmak istenen yerin birkaç km ötesinde kazmayı vursan yarım metreden tatlı su çıkan birinci sınıf tarım arazileri vardı. Kirazlık ve Kerimbey ovalarında sanayi siteleri kuruldu. Şimdi de bir zamanların birinci sınıf tarım alanı Çinik ovasında lojistik köy hayata geçiriliyor. Doğal yollardan sulanan tarım arazileri son otuz yıldır adım adım yok edilirken, sulanamadığı için tarımın gelişemediği yamaçlara para harcanarak sulama göletleri yapılmak isteniyor.

Hizmete karşı değiliz. Lakin arazi kullanımında fizibilite denen kavramdan o kadar uzaklaştık ki… Vakti saatinde sanayi bölgeleri Kavak yolu çevresindeki nispeten kıraç arazilere yapılsa ve Tekkeköy'deki birinci sınıf tarım arazileri korunsa olmaz mıydı?

Yapılacak gölet tarımsal sulama maksatlı olabilir, ama ne yazık ki bölgede tarım bitme noktasına geldi. Artık Çırakman'da, Antyeri'nde, Ökse'de ve Asarağaç'ta sebze – meyve satan işporta arabaları dolaşıyor. Zira bir nesil önce geçimini tarımdan sağlayan yöre sakinleri artık domatesi, kabağı, fasulyeyi, karpuzu para sayarak satın alıyor…

Gölet projesini yapacaklardan üç küçük ricam var…

Birincisi alabalık, sazan filan yavrusu bıraksınlar suya da ahali bari balığa para vermesin…

İkincisi, dere kenarında tarihi çeşme kalıntıları olacak, onları münasip bir yere nakletsinler de bari tarih turizmi için korunmasını sağlayalım…

Üçüncüsü de yöre halkına meyve fideleri dağıtılsın, sulanacak birkaç dal olursa yapılan iş boşa gitmez…

Tabii bazı uyanıklar, 'göl manzaralı konut projeleri' için arazi toplamaya başlamazlarsa!