Bugün Türkiye'nin görüp göreceği en önemli seçimlerden biri için milletçe sandık başına gidiyoruz. Referandum vesilesiyle bizleri de sınırlayan yasaklar var. Bu nedenle yazımızda mayınlı sahalardan uzak durmaya çalışmamız lazım.

Normal bir zaman olsa, belki on tane ayrı makale konusu bulabilirsiniz. Ama kısıtlandığım zaman gençlerin deyimiyle "kal geliyor" bana... Yazacak dişe dokunur konu bulmakta zorlanıyorum.

Sosyal medyayı sık kullanan biri olarak, bu konuda okuyucularımdan yardım istedim. "Siz benim yerimde olsanız, ne yazarsınız?" diye sordum, çok sayıda öneri geldi.

OKUYUCU SİPARİŞLERİ

Aslında en çok Fatih Kutbay kardeşimin önerisini sevdim. Bana yazmaya nasıl başladığımı anlatan bir makale kaleme almamı tavsiye etmiş. Aslında hem kolay hem de yazması zevkli bir konu... Ama bunu biraz daha melankolik olduğum bir güne bırakalım.

Gülhanım Civelekoğlu arkadaşım da bana "konu edebiyat olsun" demiş. Olsun valla! Edebiyattan bahsetmek lazım bazen. Okuyanı az bir millet olsak da edebiyattan anlayan insanlarımız hala var, Allah'a şükür!

Dursun Ali Ömür Abim, "toplumsal barışı, hoş görü ve uzlaşı kültürünü" yazmamı önermiş. Olmayan şeyi nasıl yazayım abi? O dediğin epeydir unutuldu bu topraklarda. Yine de "Eskiden vardı, gene olsun" diye yazmak lazım diyorsan, en el hak, "sen de haklısın" derim.

BALKAN KOMİTACILARINA BULAŞTIRMAYIN BENİ

Bazı okuyucularım, Balkanlarla ilgili konularda yazı siparişi vermişler. Malum, arada bir girerim o konulara.

Dilek Andaç, "mübadiller için vatanın önemi" konusunu önermiş... Kenan Aral, Akın Ersöz, Tuncay Eraslan, Sezai Onaran, Eren Çelik kardeşlerim de aynı konunun farklı boyutlarını köşeme taşımamı istemişler.

Ama açıkçası Balkanlar hakkında yazmaktan biraz kaçıyorum artık. Zira, bizim kızancıkların bazılarına fena halde kızıyorum: Birlik ve beraberlikten bu kadar bahseden, bu amaçla onlarca dernek kuran ama iş uygulamaya gelince yan çizen hemşerilerime ne diyeyim? Bazıları Balkan komitacısı kesildi başımıza!

Değerli okuyucum Elif Karagöz Canlı, meseleye başka bir açıdan yaklaşmış. Bizim kızancıkların geleneksel ot yemeklerini konu alan bir yazı istemiş... Elif arkadaşım, ben o yemeklerin yapmasını değil yemesini bilirim... Belki biraz üzerinde çalıştıktan sonra sipariş ettiğin konuda bir şeyler yazmayı deneriz ileride!

Emrah Kepçe, "Romanları ve Roman mahallelerini" konu alan bir yazı istemiş. Sana söz, bu konuda Allah ömür verirse bir makale patlatacağım kardeşim. Ama önce havaya girmek lazım. Şöyle dokuz sekizlik bir Roman Kültürü yazısı için biraz sizin oralarda gezmek icap eder. Dolaştırırsın değil mi bir gün beni Yavuz Selim'de veyahut 200Evlerde?

İsmet Bayraktar, "Gebilileri yaz" demiş. Samsun'un en eski Türkmen boyu, Çepniler'den adını alan Gebililer de muhakkak bir köşe yazısını hak ediyor. Belki konunun uzmanı değerli dostum Mehmet Köseoğlu bana biraz tüyo verir. Biz de İsmet Abi'nin gönlünü yapmaya çalışırız.

Kaan Önder, Samsunspor'dan dem vurmamı istemiş. Malum, ligin ikinci devresi kırmızı şimşekler, dolu dizgin gidiyor. İlk devre üç beş puan daha fazla çıkartsalardı, seneye süper ligde oynamanın hesaplarını yapıyorduk şimdi.

REFERANDUM VAR ABİ...

Tabii bir de referandum atmosferinden kurtulamayanlar var. Edebiyatçı dostum Gülcan Erdem, "referandum kampanyasındaki ayrıştırıcı dile" fena bozuk çalıyor. Ama YSK ile başım belaya girmesin diye detayları yazmıyorum şimdi.

Gülseren Pınar Kasap hanımefendi, biraz daha diplomatik bir dil kullanmış: "Vicdan ve insan" meselesine girmemi önermiş. Derin mevzuu! Girince çıkabilir miyiz bilmem.

Kenan Baba, "toplum mühendisliği" hakkında yazmamı önermiş. Sonra da vazgeçmiş, seçim yasaklarına girer diye... Kenan kardeşim, yakacak mısın beni... Bu gün değil toplum mühendisliği konusu, "kaldırım mühendisliği" hakkında bile kalem oynatılmaz, maazallah!

AKLIM ERMEZ O İŞLERE

Abdullah Dede, "fakirliğe hangi duanın iyi geleceğini yaz" demiş. Almancam ya da Japoncam olsa sorardım. Milli geliri en yüksek ülkeler onlar. Sanırım bu duayı her sabah okuyorlar ki vurmuşlar paranın gözüne!

Mustafa Bilik, "Arap ülkeleri ile direkt uçuş isteyen turizmcileri" yazmamı önermiş. Hele referandumdan sonra Samsun havalimanı pistinin tamir işini bir bitirelim... Gör o zaman nerelere uçak kaldıracaklar bizimkiler!

Turan Akşen abi, kilo vermek için spor yapılabilecek yerlerden bahsetmemi istemiş. Valla, doksan dört kilo bir adam olarak kilo verilecek yerlerden söz etme hakkını kendimde görmüyorum. Ha, "bana bir iki temiz esnaf lokantası öner" dersen o başka!

Necla Solmaz Hanım, tarım devriminden, doğayı tahrip eden maden ocaklarından dem vurmaya davet etmiş beni... Aaa, bunları nerden çıkartıyorsun Necla Hanım? Türkiye dünyanın en büyük tohum üreticisi, arazi verimliliğinde üstümüze yok, hayvancılıkta bir numarayız, bütün dünyayı biz besliyoruz! Çarşı pazar, kasap dükkanı filan sudan ucuz. Sonra bizim gibi tabiat dostu bir ülke, üç kuruşluk maden çıkaracak diye niye ormanları yok etsin? Kuru iftira!

Erdem Demirdağ üstadım, Saathane Meydanının neden trafiğe kapalı tutulduğuna dair tahmin yapmamı istiyor. Epeydir meydanda çalışma yapan arkeologların gündeliklerini ödememiş olabilirler mi? Tamam, kabul... Kötü tahmin!

AKREP, YELKOVAN, HOLLANDA KRALI

Nilgül Arığ Hocam, "merak" mevzusuna girmemi tavsiye etmiş. Tehlikeli sulara girmem, bu memlekette başın belaya girmesin istiyorsan hiç merak etmeyeceksin. Hatta mümkünse "beyninizin merak etmeye yarayan" bölümünü aldıracaksınız.

Süreyya Aytaş, "dünya yansa bir çöpü yanmayacak insanları yaz" demiş. Gökten nimet yağsa bana patates kabuğu düşer, Süreyya Hanım... Ne diyeyim şimdi ben, senin işaret ettiğin o tuzu kuru takımına?

Ayten Arman ise "saatin yelkovanı ve akrebinin kimler tarafından yürütüldüğünü" sormuş. Tabii ki Hollandalılar Ayten Hanım: Saatin pilleri Philips marka! Hollanda malı!

ON DÖNÜM BOSTAN, İMARDAN SONRA ALTI DÖNÜM KALAN

En işime gelen öneri ise Orhan Yamaç'tan gelmiş: "On dönüm bostan, yan gel yat Osman" diye yaz demiş. Ben de öyle yaptım bak, Orhan bey... Tam tembel işi, koskoca köşe yazısını okuyucularıma laf yetiştirerek bitirdim...

Şimdi bekleyelim bakalım millet, ne diyecek bu başkanlık meselesine?