Hepimiz için bayramlar anlamlı ve önemlidir. Özellikle de Ramazan ve Kurban Bayramı gibi dini bayramlarda annemizle, babamızla, çocuklarımızla, akrabalarımızla, sevdiğimiz saydığımız dostlarımızla, komşularımızla olmak isteriz. Çünkü bu bayramlar uzakları yakın eden, kucaklaşma, paylaşma ve hasret giderme bayramlarıdır.

Gurbette olanlar, sevdikleriyle kucaklaşmak için bayramlarda memleketlerine akın ederler. Gurbette evladı olan anneler, babalar, eşler, çocuklar ve kardeşler için dini bayramlar, adeta iple çekilen bayramlardır. Bu bir hasret gidermedir. Bu bir kavuşmadır. Ama herkes için bu bayramlar aynı tadı vermez. Şehit anneleri için de bu bayramlar gerçekten hüzünlü ve zor bayramlardır. Çünkü şehit annesi, şehit babası, şehit kardeşleri, şehit eşi ve şehit çocukları için bu bayramlar tadını ve özelliğini kaybetmiş bayramlardır. Her yıl aynı acı bayram sabahı şehit annelerini kuşatır, onların canını acıtır. Şehit annesi evlat kokusu evlat sıcaklığı arar. 100 yıl bile geçse, şehit annesinin yüreğindeki acıyı dindirmek imkansızdır. İşte bu yüzden bayramlarda şehit evlerinde, şehit annelerinin yüreğinde biraz da hüzün vardır. İşte o hüzünlü ve buruk yüreklerden birisi de şehit annesi olan annemin, Bedriye annenin yüreğidir. Şüphesiz yüreğindeki şehit acısı ilk günkü gibi tazedir .Her şehit annesi gibi Bedriye annede buz gibi mezar taşına evladım diye dokunmaktadır. Bu şehit anneleri, büyük bedeller ödedi. Evlatlarını başkalarının çocukları yaşasın diye kendi elleriyle vatan toprağına emanet etmeye devam ediyorlar. Bu kolay bir şey değil. En basitinden bu anneler için bayramlar bayram tadında bile yaşanamıyor. Çünkü biricik evlatları şehadet şerbeti içip Hakk'a yürüdüler. Elbette gururlular. Ama şehit acısı var ya girdiği yerden bir daha çıkmıyor, düştüğü yeri yakıyor. Bedriye annenin yüreğine düşen şehit acısı, 25 yıldan fazladır aynı yerde duruyor. Bazen zannediliyor ki yıllar geçince acılar unutuluyor. Şehit acısı başka bir acıya benzemiyor. Bu yüzden unutmak mümkün olmuyor. Bayramlarda herkes annesine, babasına, eşine ,çocuğuna, kardeşine koşarken şehit yakınları da bayram sabahı ilk önce şehidine koşuyor. Şehidinin mezar taşını okşuyor, toprağını kokluyor. Şehit anneleri bayram sabahlarında adeta evlatlarıyla konuşmak dertleşmek, kucaklaşmak için bütün şehitlikleri dolduruyor. O annelerden biriside Bedriye anne bayram sabahlarında şehitliğe adeta koşarak geliyor. Halbuki yaşlı ve yorgun bedenini ayakları zor taşıyor. Her şeye rağmen bayram sabahında şehitlikte olmak ,şehit evladı mavi gözlü paşası ile dertleşmek için bunu mutlaka yapıyor. Gecikmek geride kalmak istemiyor. Evladım, bak ben geldim bu bayramda yanındayım üzülme derken gözleri sulanıyor. Bunun farkında olan var, olmayan var. Ama o şehit anneleri bunu hep yaşıyor. Bedriye annede her bayram sabahı mutlaka şehitlikteki yerini alıyor. Biz görmesek de o hep orada mavi gözlü paşasının saçlarını okşuyor hem de vatan sağ olsun diyor. Şehit annesinin evladı ile imtihanı devam ediyor. Bunun ne kadar farkındayız, onlara olan minnet borcumuzu ne kadar hatırlıyoruz?

Ne olur biraz empati yapalım. Bayramda herkes evladını kucaklarken, onlar buz gibi bir mezar taşını kucaklıyor. Buz gibi bir mezar taşını kucaklayan seksen yaşındaki bir anne; acaba hangimizin yüreğini sızlatmaz? Sahip olduklarımızın kıymetini bilelim . Bu vatan kolay kurtulmadı. Bu vatanda bazı değerler kolay korunmuyor. Birileri sürekli bedel ödediği için birilerinin çocukları yaşıyor, birileri için hayat bayram oluyor. Minnet ve şükran duygularımız taşlaşmasın.

Herkese mutlu ve sağlıklı bayramlar…