Her şehrin meşhur caddeleri vardır. Bu caddeler o şehre kimlik katar, şehrin sosyal değerini, ticari değerini ve hayatı yaşatır. Günün 24 saati, bu caddeler cıvıl cıvıldır ve şehrin kalbi adeta bu caddelerde atar. Dışarıdan gezmeye gelenler, turistler ilk buralara uğrarlar ve şehri bu kalbi olan caddelerden öğrenmeye çalışırlar. Bir yerde bu caddeler o şehrin aynasıdır, öznesidir, ta kendisidir.

Mesela İstanbul'un Anadolu yakasında Bağdat Caddesi, Avrupa yakasında İstiklal Caddesi, Ankara'da Tunalı Hilmi, Yüksel Caddesi, İzmir'in Mithatpaşa ve Kıbrıs Şehitleri Caddeleri akla ilk gelen meşhur caddelerdir. Bu caddelerde yer alan ulusal ve uluslararası büyük firmalara ait mağazalar, o caddelerin vitrinidir. Özellikle yurtdışından gelen bir turist kendi ülkesine ait bir firmayı orada görünce daha farklı bir bakış açısına sahip olur ve daha fazla benimser, içselleştirir.

Samsun'un Çiftlik Caddesi de eskiden böyle bir itibara layık bir caddeydi. Geçen hafta Çiftlik Caddesi'ni bir baştan bir başa gezerken; mevcut mağaza profillerini incelemeye çalıştım ve şunu gördüm: Sayabildiğim kadarıyla cephesi caddeye bakan 26 tane cep telefonu ile ilgili mağaza varken 6 adet kitapçı var. Bir de fazlaca dönercinin olması dikkat çekiyor. Ara sokaklarını ve caddeyi gören yerleri ise saymadım.

Toplumun temayülleri sosyolojik tespit yapmakta oldukça fazla veri sağlar. Bir insanın beyninin gelişmesi için gerekli olan tek şey kitaptır. Biz toplum olarak kitap okumuyoruz ve her olay başımıza geldiğinde 'neden?' diye soruyoruz. Her olayın sadece sonuç bölümünü göz önünde tutup, ona göre karar veriyoruz. Düşünce kalıpları başlangıç ve süreç kısmını önemsemiyor. Çocuklarımızın elinden cep telefonu düşmüyor. 12 yaşından küçük çocukların cep telefonu, tablet ve bilgisayarla işlerinin olmaması gerekiyor ama ana ve babalar, çocukla ilgilenmemek ve başından savmak adına çocukların eline bunları veriyor.

Obez bir topluma doğru eviriliyoruz. Onun için bu kadar fazla yemeğin üzerine düşüyoruz ve dönerci sayısı, gün geçtikçe artıyor. Ulusal seviyede bir iki mağaza dışında fazlası Çiftlik Caddesi'nde boy göstermiyor, çünkü bu mağazaları modern alışveriş merkezi diye lanse edilen AVM'lere kaptırmış vaziyette Samsun!

Eskiler Çiftlik Caddesi'nde bir zamanlar bir dükkan boşalmadan 4-5 ay önce orasını tutmak isteyen ticaret erbabının varlığından söz ederken, şimdi kiralık levhası asılmış birçok dükkan yeni müşterilerini hasretle bekliyor. Büyük umutlarla taşınanlar da 3-5 ay sonra hayal kırıklığı ile boşaltmak zorunda kalıyor ve cadde bu duruma sıkça şahit oluyor. Bu durum bir zamanların meşhur Çiftlik Caddesi'nin hızla sıradanlaşmaya doğru gittiğini gösteriyor. Ayrıca yazın yapılan Olimpiyatlar için Baruthane ve Kirazlık tarafındaki tüm eski binalar bile rengarenk boyanıp güzelleştirilirken Çiftlik Caddesi'nin tek asker grisi ile baştan başa boyalı olmasını pek anlamıyorum.

Modernizm diye bize sunulan bu aldatmacadan kurtulmak zorundayız. Bu durum, bize ileride daha korkunç bir şekilde geri dönecek. Cep telefonu ile sanal aleme mahkum edilen çocuklar ve gençler, artık spor yapmıyor. Keyif veren maddelere bağımlılığı bir marifet sanıyor. Kitap okumadığı için beyni gelişmiyor. Cahilliği inanılmaz noktalara ulaşıyor. Örneğin lise1.sınıfa giden bir Anadolu Lisesi öğrencisi, okulların açılmasından bu yana 2 ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen fizik ile kimya dersinin farkının ne olduğunu anlayamamış bir halde okula gidip geliyor. Aslında boşuna gidiyor, vakit geçsin, dostlar alışverişte görsün diye gidiyor. Tarih bilmiyor, coğrafya bilmiyor. Hasılı hiçbir şey bilmiyor. Çok basit bir deneme yapın ve ilk gördüğünüz ortaokul veya lise talebesine Manisa nerede, Adıyaman hangi bölgede gibi basitçe sorun ve durumumuzu görün!

Kısacası dostlar caddelerimize, kitaplara, çocuklara, spora, bilime, bilgiye, topraklarımıza, tarıma sahip çıkmamız gerekiyor. Sahip çıkmazsak geleceğin bilim dünyasında yerimiz olmayacaktır. Bakın bir Çiftlik Caddesi'nden girdik nerelerden çıktık. Gördünüz mü?