Kudüs, yaşayan üç din mensupları için de kutsal bir beldedir.

Bizim için Kudüs'ün kutsallığı dini değerlerimizden kaynaklandığı gibi İseviler(Hıristiyanlar) ve Museviler (Yahudiler) için de aynı durum söz konusudur.

Kudüs'ün değeri tüm dinler için önemlidir.

Kudüs'ün değerinin ortak paydası İslam, Hıristiyanlık ve Yahudiliktir.

Bu din mensupları yaşadıkça Kudüs çekişme alanı olarak yaşayacaktır.

ABD Başkanı'nın son anda elçiliğini Kudüs'e taşıma kararı aslında ' körükle yangın söndürmeye' gitmek gibi bir şey olmuştur.

Bir taraftan insanlık ve barış adına dünyanın jandarmalığına soyunma iddiasında olacaksın; diğer taraftan da bütün bir dünyayı ateşe verecek ve barışı bozacak ateşe odun taşıyacaksın.

Bu tutum ve davranışın insanlık adına bir cinayet olduğunun farkında olmayacaksın, olur bir anlayış mı?

Ondan sonra da bu kararından vaz geçmesi için uyarılınca mafya türü tehditler savuracaksın.

Birleşmiş Milletler, aslında ABD Başkanı'nın mafyavari zihniyetine uygun bir yapılanmanın içindedir. Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinin VETO hakkı bu anlayıştan hiçbir farkı yoktur.

Sayın Cumhurbaşkanımızın yıllardır seslendirdiği , 'dünya beşten büyüktür' gerçeği gelip, 'dünya bir'den büyüktür' realitesine dayanmıştır.

BM Kudüs Kararı'na bu açıdan bakmak gerekir.

Burada ABD'nin konuya nasıl baktığından çok, 'Beş'ten ve de Bir'den büyük' olan dünyanın ABD'ye nasıl baktığı önemlidir.

Görünen odur ki, ABD'nin dünyaya bakışı değişmemiş ama dünyanın ABD'ye bakışı değişmiştir.

Burayı çok iyi değerlendirmek gerekir.

Bütün dünya dış ve hatta iç politikasını ABD'YE göre şekillendirirdi.

Tıpkı eski Avrupa'nın Osmanlı'ya göre dış ve hatta iç politikasını şekillendirdiği gibi. Gün oldu, harman oldu. Keser döndü. Sap döndü, güçler yer değiştirdi.

Ve şimdi de ABD için aynısı oldu.

Bunca tehditlere rağmen olmadı. Bu karar bir Milat olup geriye dönüşü olmaz, inşallah olmayacaktır da… Selam ve sevgi ile…