Bir birey 5-6 yaşından itibaren eğitim öğretim hayatı ile tanışıyor. Okul öncesi eğitimin son aşamasında yazı yazmaya başlıyor. Birinci sınıfın ortalarından itibaren ise kişi okumaya başlıyor. Sonrasında ise eğitim amaçlı okuma aktivitesi başlamış oluyor.

Birçok kişi okuma eylemini sadece işinin bir parçası olarak ya da okulda öğretmenleri tarafından verilen kitapları okumak için okuyor. Yani başka bir anlatımla aslında kendilerine verilen görevleri ya da işleri yerine getirmek için okuyorlar.

Tarihe yöne veren iş dünyası insanlarına da siyasi aktörlere baktığınız zaman kişilerin günlük aktivitelerinin belirli bir zamanını okumaya ve kendilerini güncel tutmaya adadıklarını görüyorsunuz. Bizde durum tam tersi durumda. Maalesef gazete okuyorken sadece başlıkları ya da kalın yazılan yerleri okuyoruz. Aslında makalenin satır aralarında nelerin ifade edildiğini öğrenmek yerine sadece başlığına bakarak makalenin geneli ile alakalı yorumda bulunuyoruz. Herşeyden özet birşeyler biliyoruz. Bu bildiğimiz şeyler de maalesef ki yüzeysel kalabiliyor.

Okuma alışkanlıkları ile yapılan araştırmalar da aslında bu tabloyu bize çok çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.

Anne babalardan başlayarak okuma alışkanlıklarımızın kazanılması gerekiyor. Her ne kadar iş hayatında kadının yeri artıyor olsa da sosyal yaşamda kadının ağırlığı çok daha fazla. Çünkü bir bireyin yetişmesinde en fazla pay sahibi olan kişiler annelerdir. Bu yüzden de en fazla kadınların okuması gerekiyor. Dünyanın en gelişmiş ülkelerine baktığını zaman kadınların iş dünyasında ne kadar egemen olduğunu görürsünüz. Bizim de bu anlamda kadınlarımızı iş ve sosyal yaşamın içerisine daha fazla dahil etmemiz gerekiyor.

İş dünyasında çalışan herkesin de mutlaka okuması gerekiyor. Burada iyi uygulamaları görecekleri gibi kötü uygulamaları da göreceklerdir. Kötü uygulamalardan dersler çıkaracak iyi uygulamaları görünce de söz konusu uygulamayı kendilerine örnek alma yoluna gideceklerdir. Düşünme kabiliyetleri yükselecek ve stratejik yönetimde stratejik bilinç olarak adlandıracağımız bilinç düzeyinin de artmasına neden olacaktır.

Dünyanın çeşitli bölgelerinde liderlik eğitimi verene John Maxwell'in güzel bir sözü var. Siz 9 ya da 10'lık bir liderseniz 7 veya 8'lik çalışanlar ile çalışırsınız. Yok eğer siz 5 veya 6'lık bir liderseniz 1 veya 2'lik insanlar ile çalışırsınız. Hal böyle olunca da ortaya çıkan işin kalitesi de söylediğim puanlar seviyelerinde oluyor. Daha az okuyan bireyler doğaldır ki bilgiye daha az önem veriyor. Bilgiye verilen önemin azalması demek bir şirketin araştırma geliştirmeye verilen önemin az olması anlamına gelir. Bu da yeni ürün geliştirme süreçlerinden tutun yönetim toplantılarına kadar birçok yerde kalitenin ve verimliliğin düşmesi anlamına gelir.

Alvin Toffler'ın güzel bir sözü var. Diyor ki 'bilgi her oyunu bozar' Endüstri 4.0 konuşulan bir dönemde bilgiye daha fazla önem verilmesi gerekiyor ki biz de rekabette hak ettiğimiz yerde olalım.