Türkiye 16 yıl boyunca AKP iktidarı döneminde sıcak para ile olan ilişkisini iyi yönetemediği için ilk başa döndü ve enflasyon- faiz- durgunluk sarmalında mücadele etmeye başladı.

Çünkü dünyada o dönem bol ve yönü olmayan döviz fazlası gidecek yer arıyordu ve bizim de içinde olduğumuz Gelişmekte olan Ülkeler (Güney Afrika, Brezilya, Arjantin vs.) ülkelere yöneldi.

Şimdi yeni oluşan durumda bu bolluk yaşayan ülkelerde şemsiye tersine döndü ve sıkıntı başladı. Sıcak parayı Amerika geri çağırıyor ve Gelişmekte Olan Ülkeler zor duruma düştü. Faizler yükseldi. Arjantin, Venezuella ve İran'dan sonra en fazla faiz veren ülke konumuna geldik. Bu duruma çare olabilecek tek unsur içerde üretim ekonomisine yönelmek ama üretimi yapacak fabrikaları bile satarsan üretimi nerede yapacaksın. Bütün Avrupa şeker fabrikalarını devletleştirip modernize ederken biz arazilerini değerlendirme adına sattık. Bir şeker fabrikası iki yüz kilometre çapında bir alanı etkileyen kuruluşlardı. Cumhuriyet Hükümetleri bunu düşünerek ülke sathına öyle konumlandırmıştı bu fabrikaları. Seçimden önce çıkarılmayan işçileri seçim sonunda yeni sahipleri tarafından işten çıkarıldı ve feryat figan başladı. 9 ay sonra yerel seçimler var ve bu ekonomik durumda hükümetin yeni bir hikaye yazması şart görünüyor. Hafta sonunda derecelendirme kuruluşlarının yaptığı not düşürme, içerde komplo teorileri karşılığı bulmasına karşın sıcak para sahiplerinin en önem verdiği analiz olarak biliniyor. Bu çerçevede Paraanaliz'in derecelendirme kuruluşlarıyla ilgili olarak kamuoyuyla paylaşılan verilerine göre:

'Çok yükselen enflasyona bağlı olarak yabancı sermayeyi Türkiye'de tutabilmek için artırılan faizler, nakit sıkışıklığı ile birleşince kredi maliyetlerinin yüzde 30'lara dayanması sonucunda reel sektörü çok zorlamaya başladı. İç talebin de gücünü hızla kaybettiği ortamda şirketlerin bankalara borç geri ödemelerinde sıkıntılar artık elle tutulur halde.

Uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody's de oluşan bu durumun bankaların sorunlu kredilerini hızla artırarak önümüzdeki dönemde karlılıklarını düşüreceğine dikkat çekerek bu halin devam durumunda not indirimi nedeni olabileceğini açıkladı.

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch hatırlanacağı üzere Cuma günü Türkiye'nin kredi notunu 'BB+'dan 'BB' seviyesine indirmiş, not görünümünün de daha not indirimleri gelebileceği anlamına gelen 'negatif' olarak açıklamıştı. Fitch de, enflasyondaki sıçrama ve cari açıktaki artış nedeniyle makro ekonomik istikrar üzerindeki aşağı yönlü risklerin kuvvetlendiğine dikkat çekmişti.

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's yayınladığı notta, Türk bankalarında sorunlu kredi miktarının Haziran'ın son haftasında sert artış kaydettiğine dikkat çekerek, sorunlu kredilerde ani artışın bankaların kredi notu açısından olumsuz olduğunu belirtti.

Moody's tarafından yayımlanan ve not derecelendirmesi anlamına gelmeyen notta, BDDK'nın 29 Haziran'da sona eren hafta itibariyle yayımladığı sorunlu kredi verilerine dikkat çekilerek, 'Veriler önceki haftaya göre, yüzde 7 (yani 800 milyon dolar) artışa, 10 yıldan uzun bir sürenin en yüksek haftalık artışının yaşandığını gösterdi. Sorunlu kredilerde ani yükseliş Türk bankalarının kredi notu açısından negatif' denildi.

Sorunlu kredilerdeki artışın güçlü ve sürekli hale gelmesi halinde bankaların kredi zarar provizyonlarının artırmak zorunda kalacağına dikkat çekilen raporda, 'Bu durum karlılığı düşürür' denildi.

Moody's sorunlu kredi oranının gelecek 12-18 aylık dönemde yüzde 4'ün 'oldukça üzerinde' bir seviyeye yükselmesini öngörüyor. BDDK verilerine göre sektörün takipteki alacaklarının toplam kredilere oranı Mayıs itibariyle yüzde 2.8 düzeyinde bulunuyor. Yeniden yapılandırılan kredilerin de katılması halinde, bir hesaba göre mevcut sorunlu kredi oranı zaten yüzde 6-7 seviyelerinde.'

Görüldüğü gibi ekonomik sarmalın etkileri tahminlerden fazla zarar verecek gibi görünüyor. Zincirleme reaksiyon oluşması kaçınılmaz gibi duruyor.

Tarımda, sanayide, üretimde, eğitimde sıçrama yapacak projelere ihtiyacımız olduğu artık aşikar. Yeni hükümet kuruldu ve yeni üyelere sahip ama paylaşılan söylemler eskinin devamı niteliğinde görülüyor. Siyasetin içinden gelmeyen yeni kadroların sistemi ve mevcut bürokratik yapıyı tanımaları ne kadar uzun sürerse bizim sıkıntılarımız o kadar geniş bir zamana yayılır. Fakat gelinen noktada vatandaşın takatinin kalmadığı görülüyor. Biraz elleri çabuk tutmak ve değişimi hızlandırmak gerekiyor. Çünkü dünya hızla hareket ediyor ve bizi beklemiyor.