Korku, bilinçli olarak tanınan, belirli bir tehlike (genel olarak dış baskı veya tehlike) karşısında ortaya çıkan heyecansal bir tepkidir. Örneğin, 'Ben kediden korkarım''. Burada korkunun kaynağını biliriz. Kaygı ise kişi tarafından bilinmeyen, belli olmayan, objesiz tehlikelere karşı verilen heyecansal bir tepkidir, bireyin kendi varlığı için gerekli olan değerlerin, tehdit edilmesi halinin yaşandığı doğal içsel bir durumdur. Korkuda tehdit dışarıdandır, benliğinin bütünü tehlike altında değildir. Kişi tehlikeyi bilir ve bununla uğraşmak için kaçma veya savaşma biçiminde bir davranış gösterebilir ve korku veren durum ortadan kalktığında rahatlar. Kaygı daha genel bir durumdur, korkudan daha şiddetli ve daha uzun sürelidir. Öncelikle yaşanılan sürecin kaygı mı yoksa korku mu olduğunun ayrımını yapmamız gerekir. Çocuklarımızdan sık duyduğumuz bir kelimedir ''Korkuyorum...'' kimi zaman nasıl bir yaklaşımda bulunacağımızı bilmediğimiz durumlarla bizi karşı karşıya getirir.

Farklı yaş gruplarındaki çocuklar, farklı şeylerden kaygılanma eğilimi gösterir. Hissedilen bu kaygı ve endişe, çocuğun büyümesinin normal bir parçasıdır. Örneğin, genellikle 3 yaş ve sonrasında ayrılık kaygısı azalır. Bu kaygı yerini sosyal çevresinde akranları ile kıyaslamalara bırakır. Hatta zaman zaman çocuklar kendilerini ebeveynlerini yeterlilikleri ile kıyaslarlar. Çocukların duygu yoğunluğunu fark edemezsek, sorun karşısında çözüm üretmek yerine ondan uzak durmasını isteyebilir ya da sorunu önemsiz hale getirmeye çalışabiliriz. Bunu her ne kadar koruma içgüdüsü ile yapsak bile aslında çocukların öğrenme fırsatlarını elinden almış olabiliyoruz. Aynı zamanda kaygılı durumu açıklamadığımız için kaygıyı pekiştirmiş oluyoruz. Bu sebeplerden dolayı korkuyu yok saymak yerine korkuya anlam bulmak ve çocuğun yaşadığı, duyguya eşlik etmek önemlidir. Kaygısını anlatmış çocuk sakinleştikçe daha gerçekçi düşünebilecektir. Bu durumda korktuğu şeyi tekrardan canlandırarak aynı şeyleri yaşayıp yaşamayacağını test etmesini isteyerek çocuğa öğrenme fırsatı sunabiliriz.

Hedefimiz hiçbir zaman korkuyu ortadan kaldırmak olmamalıdır. Hedefimiz, çocuğun korku süresince korktuğu şeye karşı duygu durumunu kontrol edebilmesine yardımcı olmaktır. Olumlu ama gerçekçi beklentilerle çocukların duygu durumlarını kontrol altına almasına destek verebiliriz. Sınıfta başarılı olacağını, İngilizce dersini çok seveceğini, tüm arkadaşlarının onu seveceğini garanti edemeyiz; ancak her ne olursa olsun iyi hissedeceğini öğretebilirsiniz.