Lozan'ın yıl dönümünde herkes tek bir ağızdan Lozan Antlaşması'nın Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu olduğundan söz etmiştir. Bu söz doğrudur ama eksiktir.

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir.

Lozan, şüphesiz bir başarının simgelerindendir.

Misak-ı Milli kararları çerçevesinde düşünüldüğünde Lozan tapusu eksiktir. Bunu sadece bugünün adamları değil, Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın silah arkadaşları da ifade etmişlerdir.

Örneğin; Mustafa Kemal'in yakın arkadaşlarından General Ali İhsan Sabis bir konuda şöyle diyor: '23 Eylül Paris Mukarreratında hiç itiraz edilmemiş ve hemen hepsi aynen kabul olunmuştur. Halbuki bu müzakerede istical (acele) göstermemek, Meriç Nehri hudut olarak kabul etmemek ve hiç olmazsa Gümilcine batısına kadar Garbi Trakya'yı Yunanlılara bırakmayarak tahliyesini istemek lazım idi.' Burada görülüyor ki Batı Trakya'nın elden çıkarılmaması gerektiğine vurgu yapılmaktadır ve de alınabilirdi. İşte bu Mustafa Kemal'in arkadaşları tarafından Lozan'a yönelik bir eleştiridir.

Misak-ı Milli sınırlarımız içinde kalan Musul, Halep, Batum, Adalar ve Kıbrıs, Boğazlar Meselesi ve harp tazminatı gibi hususlar Lozan'ın kayıpları arasında düşünülebilir. Burada her iki taraf da soğukkanlı bir şekilde oturup tarihi yanlışların ve eksikliklerin düzeltilmesi konusunda fikir alışverişinde bulunmalıdırlar. Küfrederek, hakaret ederek ve görmezden gelinerek bir yere varamayız.

Lozan'da bizim bir başka tavizimiz de ekalliyetler (azınlıklar) konusunda olmuştur. Lozan Antlaşması'nın fasıl 3 başlığı altında 37-45. maddeler arasında ekalliyetlerin himayesi ele alınmıştır. Değil o günün şartlarında bugün bile Müslümanlar ekalliyetlerin sahip olduğu özgürlüklere sahip değillerdir.

Bugün İstanbul'da veya Anadolu'nun herhangi bir yerinde bulunan Rum vatandaşımızın sahip olduğu haklara Yunanistan'daki bir Müslüman Türk sahip midir? Şüphesiz ki değildir.

Lozan'ı başarılı başarısız yönleriyle araştırmak, eleştirmek ve tarih süzgecinden geçirmek geçmişimizle hesaplaşmak, nerede doğru ve nerede yanlış yaptığımızı sorgulamak yaşadığımızın ve geleceğe daha sağlam adımlarla bakışımızın habercisidir.

Lozan görüşmeleri sırasında gerek Birinci ve gerekse İkinci Meclis'teki müzakerelere baktığımız zaman her şeyi daha iyi görebiliriz. Bir de Atatürk'ün, İnönü'nün, Sabi'in ve Dr. Rıza Nur'un vs. hatıralarını da okuyalım. Ön yargılı olmayalım.

Lozan imzalandığında o günün yöneticileri açısından şartlar onu gerektiriyor olabilir ama bugünün Türkiye'si buna razı olmayabilir ve açık söyleyelim razı değiliz. O gün emek verenlere müteşekkiriz. Daha fazlasını da biz çocuklarımıza bırakmak istiyoruz.

Selam ve sevgi [email protected]