Samsun Dermatolog Doktorları ve Uzmanlık Alanları
Samsun Dermatolog Doktorları ve Uzmanlık Alanları
İçeriği Görüntüle

Tahmini olarak 1192 yılında doğan Alaaddin Keykubat, I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in oğludur. On yedi yıl süren saltanatı boyunca Anadolu’yu hem siyasi hem de kültürel açıdan zirveye taşımıştır. Onun döneminde yaptırılan Konya’daki Alaeddin Camii, Niğde’deki Niğde Kalesi, Antalya’daki Yivli Minare Camii ve Beyşehir’deki Kubadabad Sarayı gibi yapılar, sanata verdiği önemin en belirgin kanıtlarıdır. Babasının vefatının ardından yaşanan saltanat mücadelelerini geride bırakarak tahta çıkan Keykubat, Abbasi Halifesi Nâsır'ın gönderdiği menşur ile de hükümdarlığını resmileştirmiştir.

Saltanat Öncesi Yaşamı Ve Eğitimi

Alaaddin Keykubat’ın çocukluğu ve meliklik dönemi hakkında kısıtlı bilgi bulunsa da, babası I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1196'da tahtı terk etmesi üzerine ağabeyi I. İzzeddin Keykavus ile birlikte gurbet hayatı yaşamıştır. Dördüncü Haçlı Seferi öncesindeki 1200 ile 1204 yılları arasında İstanbul'da, Bizans İmparatorluğu topraklarında bulunmuştur. Bu dönemde eğitimleriyle Seyfeddin Ayaba’nın ilgilendiği bilinir; ayrıca lalasının Dizdar adıyla tanınan Emir Bedreddin Gevhertaş olduğu da kaynaklarda geçer.

Anadili olan Türkçenin yanı sıra Farsça, Rumca ve Arapça dillerini öğrenen Alaaddin Keykubat, aynı zamanda İslami yüksek ilimler ve astronomi alanında da kendisini geliştirmiştir. Babası 1205'te tekrar tahta çıktığında onu Tokat'a melik tayin etmiş ve altı yıl süren bu meliklik dönemi, onun devlet yönetiminde tecrübe kazanmasını sağlamıştır.

Tahta Geçiş Süreci Ve Siyasi Başarıları

I. İzzeddin Keykavus’un 1220’de vefat etmesi üzerine toplanan devlet erkanı (Vezir Mecdeddin Ebubekir, Beylerbeyi Seyfeddin Ayaba, Emir-i Ahur Zeyneddin Beşara gibi isimler), vezir ve pervanenin şiddetli muhalefetine rağmen Alaaddin Keykubat’ı sultan olarak kabul etmiştir. Sivas’ta tahta çıkan yeni hükümdar, Konya, Kayseri ve Akşehir’de büyük törenlerle karşılanmıştır. Hükümdarlığının ilk dönemlerinde Moğol istilası tehdidine karşı Eyyubiler ile anlaşmış ve Konya, Kayseri, Sivas gibi önemli şehirlerin surlarını güçlendirerek önlemler almıştır.

Askeri ve siyasi dehasıyla dikkat çeken Keykubat, 1221 yılında Kalonoros adıyla bilinen, Kilikya Ermeni Krallığı’na bağlı Alanya Kalesi’ni fethetmiştir. Bu fetihle kaleye kendi adından esinlenerek "Alâiye" adını vermiş ve burada bir tersane inşa edilmesini emretmiştir. Kale kumandanı Kyr Vart'ın kızı olan Hunad Mahperi Hatun (Mahperi Sultan) ile evlenmiş ve bu evlilikten oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev dünyaya gelmiştir.

Saltanatı döneminde, ilk kez denizaşırı bir sefer düzenleyerek Kırım’daki Suğdak Limanı’nı fethetmiş, Erzincan’ı ele geçirerek Mengücekliler Beyliği’ne ve Harput’u alarak Artukluların Harput koluna son vermiştir. 1230 yılında gerçekleşen Yassıçemen Muharebesi’nde Harezmşahlar Devleti hükümdarı Celaleddin Harezmşah’ı yenerek bu devletin yıkılmasına sebep olmuş, ancak bu durum Anadolu Selçuklu Devleti'ni Moğollar ile sınır komşusu haline getirmiştir. Keykubat, 1237 baharında Moğol Büyük Kağanı Ögeday'ın elçilerini kabul ederek hediyeler göndermiş ve bu sayede Anadolu’yu Moğol istilasından bir süreliğine korumuştur.

Gizemli Ölümü Ve Mirası

I. Alaaddin Keykubat, Âmid seferi için hazırlıklara devam ederken, 31 Mayıs 1237 tarihinde Kayseri'de bulunan yabancı elçiler onuruna Ramazan Bayramı'nın üçüncü gününde büyük bir ziyafet vermiştir. Bu ziyafette yediği kuş etinden zehirlenerek aynı gece vefat etmiştir. Ölüm sebebi olarak, oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev veya Emir Sadeddin Köpek tarafından zehirlendiği yönünde iddialar ileri sürülmektedir.

Naaşı, zamanında Sultan I. Mesud (1116-1156) tarafından Alaeddin Tepesi’nde yaptırılmış ve "Kümbed-hâne" olarak bilinen anıt mezara defnedilmek üzere Konya’ya götürülmüştür. Alaaddin Keykubat, büyük bir siyasetçi ve asker olmasının yanı sıra, sarayında Necmeddin Dâye, Ahi Evren gibi dönemin önemli ilim ve sanat insanlarını toplayıp himaye etmesiyle de kültürel mirasa büyük katkı sağlamıştır.