Bizi İngilizler yargılayamadı, biz kendimiz yargıladık. Onlar mahkûm edemedi biz ettik. Hem de düzmece mahkemelerde. Hem de yalancı şahitlerle. Hem de İngiliz işgal kumandanlığından gelen talimatlar ve aptal gerekçelerle. Adına bir de utanmadan barış masası denilen ve Sevr’de kurulan teslimiyet masasına oturmadan önce “masanın üzerini temizlemek” gibi bir aptal gerekçeyle. Bunu bize içimizdeki “Cem’ler” ve işgalcilerimiz öğütledi. “Siz yargılayın şu İttihatçıları ve mahkûm edin, edin ki galipler size ‘aferin’ desinler.” Hiç aklımıza gelmedi ki, bizim iç hesaplaşmamız ileride birilerinin elinde dış politika kozu olacak ve evlatlarımıza karşı kullanılacaktır. Nitekim 95 yıl sonra 2010’da ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Alt Komisyonu raporunda bu hususlar yüzümüze vuruldu.

O metnin dördüncü maddesinde “Dünya Savaşı sonrası Türk hükümeti, Ermeni soykırımının “organizasyonu ve uygulamasında” ve “Ermenilerin katliamı ve imhasında” yer almış bulunan üst düzey yöneticileri suçladı” deniliyor. Beşinci maddesinde ise “Jön Türk Rejiminin (İttihat ve Terakki Partisi) yetkilileri, kurulan askeri sıkıyönetim mahkemelerinde, Ermeni halkına karşı katliamlar organize etme, uygulama suçlamasıyla yargılanarak mahkûm edildiler” ifadesi yer alıyor.

Beşinci madde belli, o malum ve mahut divan-ı harb-i örfi rezaleti. İç siyaset hesaplaşması ve galiplere şirin gözükme maskaralığı uğruna İttihat Terakki liderlerinin idama mahkûm edilmesi. Dördüncü maddedeki “Türk hükümeti” ibaresi açıklanmaya muhtaç. Açıklayalım.

Damat Ferit hükümetinin Dahiliye Nazırı(İçişleri Bakanı) Cemal Bey Moniteour Oriental Gazetesi'ne verdiği bir demeçte “İttihatçıların sekiz yüz bin Ermeniyi öldürdüğünü ve dört yüz bin Rumu tehcir ettiğini” öne sürer. O günlerde Ermeni Bogos Nubar Paşa bile ölenlerin sayısını iki yüz bin olarak vermektedir. Basındaki sert eleştiriler üzerine Cemal Bey birkaç gün sonra “ben öyle bir rakam vermedim” dese de artık iş işten geçmiştir. Dördüncü maddede kastedilen “üst düzey yöneticilerden” birisi de odur ve onun devirdiği çam doksan beş yıl sonra bu milletin karşısına bir suçluluk vesikası olarak çıkarılacaktır.

Hani Cumhurbaşkanı Almanya Parlamentosu üyesi ve Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir’e sert tepki gösterdi ya, bu yazıdaki “baltanın sapları” işte o türler. Bizden olan ama bizi kesenler. Bir zamanlar bir anlı şanlı yazar “Bir milyon Ermeni ve kırk bin Kürdü katlettik” demişti de yıllardır alamadığı Nobel edebiyat ödülünü hemen almıştı ya o sözlerin de daha başkalarının da bir gün karşımıza çıkarılması kaçınılmazdır.

İç hesaplaşma uğruna tarihi çarpıtmanın ya da bir silah olarak kullanmanın acı bir örneğidir Batının Ermeni soykırımı yalanını desteklemek için bizim yöneticilerimizin sözlerine sığınması. Korkarım ki yarın karşımıza çıkarılacak olan Pontus ve Kürt soykırımı yalanlarının ispatı için de bizim yöneticilerimizin ve aydınlarımızın sözlerine başvurulmasın.

“Kürt soykırımı” iddiası, size çok mu aşırı ve hatta komik mi geldi? Gelmesin. HDP’nin, TBMM’de Alman Parlamentosu’nun haksız kararını kınayan ortak metne katılmamasını ve HDP’lilerin o metin genel kurul salonunda okunurken ayağa kalkmamasını bir de bu açıdan düşünün bakalım.

Türkün tarihinde utanılacak hiçbir ayıp, hiçbir insanlık suçu yoktur. Ve Türk tarihi; insanlık suçunun işlenmediği ender bir iki tarihten birisidir ve hatta tek tarihtir. Tarihimizle gurur duyalım.