Singapur’dan umut veren klinik gelişme
Singapur merkezli A*STAR Moleküler ve Hücresel Biyoloji Enstitüsü (IMCB) ile biyoteknoloji firması Intra-ImmuSG'nin iş birliğiyle yürütülen Faz II klinik araştırma, ileri evre kanser hastaları için yeni bir tedavi alternatifi olan PRL3-zumab’ın etkinliğini ortaya koydu.
Cell Reports Medicine dergisinde yayımlanan bulgular, PRL3-zumab’ın, klasik tedavilere yanıt vermeyen hastalarda bile hastalık ilerleyişini kayda değer biçimde yavaşlattığını gösteriyor.
Hedefe yönelik yeni nesil antikor tedavisi
PRL3-zumab, yaklaşık %80 oranında solid tümörlerde rastlanan ancak sağlıklı dokularda bulunmayan PRL3 isimli hücre içi proteine karşı geliştirilmiş insanlaştırılmış bir antikor. Diğer antikorların aksine, bu deneysel tedavi, PRL3’ün hücre yüzeyinde geçici olarak ortaya çıktığı anı tespit ederek bağışıklık sistemini harekete geçiriyor.
İlerlemiş tümör vakalarında çarpıcı başarı
Yeni immünoterapinin en dikkat çekici yanı ise, tedaviye yanıt vermeyen ileri evre hastalarda bile umut vadetmesi. Örneğin, çalışmaya katılan 4. evre mide kanseri tanılı bir hastada, hastalık tam 13 ay boyunca stabil seyretti. Bu sürenin, mevcut tedavi seçenekleriyle yalnızca iki ayda ilerleyen benzer vakalarla karşılaştırıldığında oldukça anlamlı olduğu ifade ediliyor.
Küresel ölçekte pozitif sinyaller
PRL3-zumab’a yönelik çalışmalar sadece ABD ile sınırlı değil. Malezya ve Çin’de sürdürülen paralel araştırmalarda, tümör boyutlarında küçülme gibi dikkat çekici gelişmelerin yaşandığı bildirildi. Bu ülkelerdeki sonuçların ise gelecek yıl kamuoyuyla paylaşılması planlanıyor.
Bilimsel geçmişi 1998’e uzanıyor
PRL3 proteini ilk kez 1998 yılında Prof. Qi Zeng tarafından tanımlandı. Zeng’in yıllara yayılan bilimsel çalışmaları, bugün PRL3-zumab’ın geliştirilmesinde temel teşkil etti. A*STAR bünyesinden doğan Intra-ImmuSG şirketi ise bu tedavinin klinik uygulamaya aktarılmasında anahtar rol oynadı.
Güvenli tedavi profiliyle öne çıkıyor
Klinik deneyde yer alan 51 ileri evre solid tümör hastasında tedavinin güvenli bir şekilde uygulanabildiği belirlendi. Uygulanan SEPSC (Single Evaluable Patient Single Cohort) analiz yöntemi ile, her hastanın PRL3-zumab tedavisi süresince yaşadığı ilerlemesiz sağkalım süresi önceki tedavi süreçleriyle karşılaştırıldı ve olumlu sonuçlar elde edildi.
“Laboratuvardan kliniğe uzanan başarı”
Prof. Qi Zeng, bu çalışmanın önemine şu sözlerle dikkat çekti:
“PRL3-zumab gerçek anlamda laboratuvardan kliniğe uzanan bir başarı öyküsüdür. Özellikle agresif ve nadir görülen kanser türlerinde mevcut seçenekleri tükenmiş hastalara hem yaşam süresi hem de yaşam kalitesi açısından yeni bir umut sunuyor.”