1 yarbay, 1 binbaşı, 6 yüzbaşı, 6 üsteğmen, 9 teğmen, 6 yedek subay, 1 hesap memuru ve 50 seçme nefer, kısacası 80 inanmış insan, bir yaz gününde, 17 Haziran'da Şemdinli'den çıktılar Kuzey Irak yoluna. 22 Haziran'da Revanduz'daydılar.

İnançlıydılar ama karşılarındaki güçlere ve üstlendikleri misyona göre çok azdılar. Zaman içerisinde sayıları en fazla 250'ye kadar çıkacaktı ancak karşılarında topuyla, tankıyla ve dahası uçaklarıyla düzenli bir ordu vardı. Ayak bastıkları aşiretler coğrafyasında, destekle ihanet atbaşı yarıştaydı. Ve silahları da cephaneleri de elbiseleri de onları bekleyen karakışa ve çetin çatışmalara elverişli değildi.

Korkmadan, gözlerini kırpmadan ilerlediler. Onlar ilerledikçe karşılarındaki ihanetler geriledi, iltihaklar arttı. Gönüllülerle birlikte sayıları zaman zaman 5.000'e ulaştı. Düşman ve işbirlikçileri her zaman daha çoktu ama destana imzayı inanmışlar attı.

Onlar oldukça eski bir dağ topuyla ilerlerken, emperyalist güç eğitip donattığı 'şebbane' denilen acımasız yerli milislere top ve uçak veriyor, kendi hava kuvvetleri uçaklarla Revanduz'u bombalıyordu. Uçaklar bombalıyordu ama o inanmışlar hedefe ve zafere doğru yürümekten asla vazgeçmiyorlardı. Türk tarihinde ağustos, zaferler ayı olarak bilinir ve kutlanır; doğrudur, ama noksandır. Bir de o inanmışlar ve kahramanlar müfrezesinin düşman askerlerini ve işbirlikçilerini darmadağın ettiği Derbent Muharebeleri vardır. 14 kahramanın şehadet şerbeti içtiği muharebede düşman güçleri 3'ü subay olmak üzere yüzlerce ölü ve yaralı vermişlerdir. 4 uçakları düşürülmüş, 6 makineli tüfek ve iki dağ topu müsadere edilmiştir.

Bugüne aitmiş gibi gözüken bu destan muhteşemdir ama tarihin çok da uzak olmayan bir derinliklerinde unutulmaya terk edilmiştir ne yazık ki. Bu destandaki müfreze Özdemiroğlu Ali Şefik Bey müfrezesidir. Emperyalist güç İngiliz İmparatorluğu, işbirlikçiler ise bazı yerli Arap ve Kürt aşiretleridir. Haklarını yemeyelim; Kürt aşiretleri içerisinde İngilizlere karşı adam gibi dik duranlar da vardır. Düzenli ordularımız batıda İngiliz emperyalizminin maşası Yunanlılarla vuruşurken Kuzey Irak'ta da Özdemir Bey Müfrezesi kraliyet ordusu ve onların işbirlikçisi yerli aşiretlerle vuruşuyordu. Düzenli ordular, batıda Büyük Zaferi kazanırken Özdemir Bey Müfrezesi de güneydoğuda Derbent zaferini kazanıyordu. Ne yazık ki o zaferin sonuçları alınamadı. Bunda mütareke döneminde aralarında Urfa Mutasarrıfı Şehit Nusret Bey ile Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beyin de bulunduğu vatanseverleri idama ve çeşitli cezalara mahkûm eden Örfi İdare Mahkemelerinin meşhur ismi Nemrut(Kürt) Mustafa Paşa ve Kuzey Irak'ta etkili Seyit Taha'nın büyük rolü vardır. Taha'nın seyitliği de uydurmadır.

Kuzey Irak'ın yeniden gündeme geldiği şu günlerde Özdemir Bey Müfrezesinin 1920'de başlayıp 1923'te sonra eren Musul Harekatını anmak, öğrenmek ve anlamak gerek diye düşünüyorum. Misak-ı Milliyi yazan ve ilan edenlerin kendi yeminine sadık kalmadığını öne sürenler, bugün yapılabilenler ve yapılamayanlar ışığında geçmişle bir kere daha ama namusluca yüzleşmek durumundadırlar. Tarihi gerçekler, cahillerin ve hainlerin kahramanlara sövmelerinin ve onları yermelerinin karşısında aşılmaz bir set gibi durmaktadır.

Günümüzün olayları ışığında geçmişin karanlık dehlizlerine göz attığımızda; orada onlar için sadece gurur izlerini görürüz. İnkarcılar içinse büyük bir utanç.

NOT: Konuya merak duyanlara Murat Göztoklusu'nun 'Atatürk'ün Gizli Kalmış MUSUL HAREKATI' adlı kitabını tavsiye ederim. Ben bu yazıyı o kitaptaki bilgilerden derledim.