Bir yerde yaşam varsa, orada umut da vardır.
Yaşamak, umutla dolu olmak insanı hayata karşı dirençli kılar. Sıkıntılar, zorluklar karşısında insana yaşama sevinci verir. İnsanın mutlu olmak istemesi, güzellikler peşinde koşması hayal dünyasında yaşaması anlamına gelmez. Gerçi insanın tinsel dünyasında gerçekle hayal hep içiçedir. Hayalle beslenmeyen bir yaşantı, çoğu zaman insanı mutsuz kılar. Gerçek bazen insana acı verir;sıkıcı gelebilir. Hayal gücü zorlukların üstesinden gelebilmemiz için bize fırsat ve güç verir. Hayallerimiz sayesinde yaşadığımız anı , baktığımız nesneleri ve doğayı zenginleştirerek algılama seviyemizi yüksek tutarız. Böylece hayat bizim için can sıkıntısı olmaktan çıkar ve yaşamaya değer bir hal alır.
Her insan farklı bir sosyal çevrede yaşar. Bizim topluma yaptığımız katkı kadar çevremizden de etkileniriz. Günlük yaşamı zenginleştirmek biraz da bizim elimizdedir. İşimizin yanında boş vakitlerimizde kültürel etkinliklere katılmak düşünsel manada zihnimizi açık tutar.Hoşgörü ve başkalarını anlama çabamız da yeni dünyalar sunar bize. Kimse kimseyi ötekileştirmek istemez. Farklılıklarımızın bizim zenginliğimiz olduğu gerçeği, her an önümüze çıkar ve onu aşamayız. Bizi insan kılan bu yanımızı bize her zaman hatırlatır.
Dünyanın neresinde olursa olsun insan aynı insan. Sadece kültürel ve inanç değerleri farklılık gösteriyor. Bu da dünyanın zenginliğidir. Bu durum insanlığı tek düzelikten kurtarıyor. Yine de insanın mutlu ve umutlu olması için bireysel çaba yanında toplumun sunduğu refah da çok önemlidir. Bernard Shaw, İnsanlar neden ölür, gerçekten bilir misiniz?...Tembellikten, inançsızlıktan ve yaşamı, yaşamaya değer kılmayı becerememekten. diyor.
Hayatı zengin ve yaşamaya değer kılmak, bizim elimizdedir.İnsanın ve insanlığın dünyanın daha yaşanabilir bir duruma gelebilmesi için verdiği çaba sürmelidir.