Saygısız dillerin, kirli ellerin saldırısı altında kadınlarımız. Kimi saygısızlar onları 'kabuğu soyulmuş domatese' benzetiyor, kimi kanlı ve karanlık caniler de kirli elleriyle üstlerini başlarını yırtıyor, dövüyor, bıçaklıyor, öldürüyor ve tecavüz ediyor. 'Cennetin anaların ayakları altında' olduğunu bildiren bir dinin ona inanan ya da inandığını söyleyen mensupları analara, ablalara, bacılara, sabi sübyan kızlara akla gelmeyecek vahşet ve adilikle saldırıyor. İslamın aydınlığında dirilen insanlık, Müslüman geçinenlerin karanlığında can çekişiyor.

O kadınlar, o kızlar bizim analarımız, bacılarımız, sevgililerimiz, yol ve hayat arkadaşlarımız, helalimiz. Ve birileri, 'dini ahlaktan soyutlamış, ahlakı da apış arasına hapsetmiş' birileri ya kürsülerden ya gazete sütunlarından ya da televizyon ekranlarından onlara saldırıyor utanmadan, arsızca ve hayasızca.

Neymiş, 'tesettürsüz kadın, kabuğu soyulmuş domatese benzermiş!' Ya da 'mağazalarda yarı fiyatına satılan ambalajı açık mala!' Kadını, yani analarımızı, bacılarımızı, helalimizi 'alınıp satılan' ya da 'akıbeti çürümeye ve çöpe atılmaya mahkûm mala' benzeten zihniyetin yuvarlandığı edepsizlik çukuruna ne yazık ki toplum yeterli tepkiyi göstermedi, göstermiyor.

Bu kepazeliğe imza atanlar farkındalar mı bilmem ama aslında kendi yakınlarına ve tanıdıklarına da hakaret ediyorlar. Günümüz Türk ailesinde başı açık kadınla tesettürlü kadın ya ana kız ya abla kardeş ya da gelin kaynana olarak aynı çatı altında birarada yaşamaktadır. Üniversite kantinleri, sınıfları, toplu taşıma araçları, sokaklar, caddeler, meydanlar yan yana oturan ya da kol kola yürüyen biri başı bağlı diğeri de açık kızlarımızla doludur.

Bir giyim tarzını beğenmek başkadır öbür giyim tarzını tercih edenlere böyle utanmazca saldırmak daha başkadır. Merak ediyorum; bu kepaze ifadelerin altına imzalarını atanlar Osmanlı hanım sultanlarının fotoğraflarını görmüşler midir? Söz gelimi Neslişah, Dürrüşehvar, Selma, Nilüfer, Hanzade ve diğer hanım sultanların ya da Necip Fazıl Kısakürek'in muhterem zevcesi Neslihan Kısakürek'in. Hepsi birbirinden şık, hepsi birbirinden zarif, hepsi güzel, bazıları çok güzel, ama ister az ister çok güzel olsun hepsi akıl almayacak kadar şık, zarif ve vakurlar. Biz, zarafet, vakar, nezaket gibi bizi biz yapan kavramları günlük hayatımızdan çıkardığımızdan beri bu tür yozlukların kurbanı olduk. Alın yozluklar sizin olsun, bize bizi biz yapan o kavramları geri verin; ne olur geri verin.

Kadınlarımızı rahat bırakın. Çekin o kirli ellerinizi analarımızın, bacılarımızın, yol ve hayat arkadaşlarımızın üzerinden. Neyi savunursanız savunun ama kadınlarımıza hakaret etmeden, kendi şuuraltınızın iğrençliklerini onlara bulaştırmadan, adap ve edep dairesinden çıkmadan yazıp çizin. Sizin çevrenizde onlara hangi gözle bakılır bilemem ama onlar ne domatestir ne maldır onlar insandır ve kutsaldır.