Çölyak hastalığı, genellikle sadece sindirim sistemi ile ilişkilendirilse de aslında tüm vücudu etkileyen bir rahatsızlık olarak karşımıza çıkıyor. Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Merkez Müdürü ve İç Hastalıkları Anabilim Dalı ile Gastroenteroloji Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Birol Özer, hastalığın tanı ve tedavisinde zamanında müdahalenin hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Özer, bu hastalığın toplumda düşündüğünden çok daha yaygın olduğunu ve erken tanının hayat kurtarabileceğini belirtti.
Çölyak Hastalığı Hakkında Bilinmeyenler: Tüm Vücudu Etkileyebilir!
Prof. Dr. Birol Özer, çölyak hastalığının sadece bağırsakları etkilemediğini ve vücutta pek çok sistemi olumsuz yönde etkileyebileceğini vurguladı. Çölyak, ince bağırsaklarda emilim bozukluklarına yol açarak uzun vadede karaciğerden kemik yapısına kadar birçok organı etkileyebilir. Ayrıca, hastalık çocukluk yaşlarından ileri yaşlara kadar herhangi bir dönemde gelişebilir. Özer, bu hastalığın özellikle buğday tüketiminin yaygın olduğu bölgelerde daha sık görüldüğünü belirtti. Örneğin Kuzey Avrupa, Kuzey Amerika ve Batı Asya gibi bölgelerde çölyak daha yaygınken, Çin, Japonya ve bazı Afrika bölgelerinde ise neredeyse hiç görülmemektedir.
Çölyak Tanısı Çocuklarda Daha Zor: Erken Belirtiler Dikkate Alınmalı!
Çölyak hastalığının tanısı, özellikle çocuklarda daha da zorlaşabiliyor. Prof. Dr. Özer, özellikle anne sütüyle uzun süre beslenen çocuklarda buğdayla temasın geç gerçekleştiğini ve bu yüzden belirtilerin geç başladığını belirtti. Çocuk 2 yaşına geldikçe ve buğday ürünleriyle tanıştıkça, ishal, gelişme geriliği gibi belirtiler kendini gösterebilir. Ayrıca, ince bağırsağın iç yapısının zarar görmesiyle, çocuklarda boy uzamaması ve ergenliğe geç girme gibi sorunlar da yaşanabilir. Ancak bazı çocuklar, çözüm için çölyak tanısı almadan yıllarca geçirebilirler.
Yetişkinlerde Çölyak: Siroz Gelişebilir!
Çölyak hastalığının yetişkinlerde daha farklı belirtiler gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Özer, açıklanamayan karaciğer test bozukluklarının çölyak hastalığı ile ilişkili olabileceğini belirtti. Hatta bazı yetişkin hastalarda, çölyak nedeniyle siroz gelişebileceğini söyledi. Ancak, her bağırsak şikayetinde çölyak testi yaptırmanın doğru olmayacağını ve sadece risk grubundaki kişilerin tarama yaptırmasının yeterli olduğunu vurguladı. Ailede çölyak hastalığı olanlar, şeker hastalığı ya da tiroid gibi otoimmün hastalıkları olan bireylerin mutlaka bu testleri yaptırması gerektiğini belirtti.
Gizli Çölyak Hastalığına Dikkat Edin!
Çölyak hastalığı bazen gizli kalabiliyor. Çocuklukta teşhis edilip, diyetiyle düzelen bazı hastalar, glutene yeniden başlandığında hastalığın nüks etmediğini görebiliyorlar. Bu gruba “gizli çölyak” deniyor. Ancak gizli çölyak hastalarının da düzenli takip edilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Özer, hastalığın yüzde 20’sinde hastalığın yeniden ortaya çıkabileceğini belirtti. Çölyak hastalığının tedavisi için tek çözümün diyet olduğunu, ilaç tedavisinin bu hastalık için geçerli olmadığını ve glutenli ürünlerden kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurguladı.
Çölyak ve Kanser Riski: Diyet Önemli!
Çölyak hastalarının en büyük endişelerinden biri de kanser riski. Eğer kişi diyete uymazsa, bağırsaklarda uzun vadede ülserleşme meydana gelebilir ve bu da ince bağırsak tipi lenf kanseri ya da yemek borusu kanserine yol açabilir. Ancak bu durum çok küçük bir hasta grubunda görülmektedir. Diyetlerine titizlikle uyan bireylerde ise bu risk son derece düşüktür. Çölyak hastalığının doğru tanı ve bilinçli tedavi ile kontrol altına alınabileceğini belirten Prof. Dr. Birol Özer, hastaların disiplinli takip ile sağlıklı bir yaşam sürebileceğini ifade etti.





