n

n

n 1946 yılında çok partili sisteme geçmiş ve demokratik bir düzen için adımlarımızı atmıştık. Esas olarak, 29 ekim 1923 de Cumhuriyeti ilân ederek, parlamenter sistemle demokrasi için alt yapı da hazırlamıştı. Aradan 91 yıl geçmiş olmasına rağmen demokrasinin ülkemizde yerleştiğini söylemek mümkün değildir. Zira, 1946 yılında beri, demokratik açılım ve bununla ilgili çeşitli dönemlerde çalışmalar yapılmasına rağmen, kırk bohçayı tamamen açamadığımız gerçeği ortadadır. Burada aklımı kurcalayan ve hep sorduğum bir soru var. Acaba, gerçek demokrasi için neyi açacak isek, bunu bir seferde açsak da bu iş bitse olmuyor mu? Bunu taksit, taksit mi, yapma gereği var? Yoksa, demokrasi bir canavar ve gerçek açılımı yapınca bu Türk İnsanı için kötü mü, olur? AB için, bu ülkelerdeki normlara uygun olarak, demokrasinin gereğini yapacağımızı da taahhüt etmiş bulunuyoruz. Benim kanaatlerime göre, AB ve onun normları bir tarafa, onlar bize söylemeden veya bize diretmeden bununla ilgili hususları yerine getirmemiz kötü mü, olur? Türk insanı buna lâyık değil midir?

n

n Bunun sebebini araştırdığımız zaman çok değişik bir durumlarla karşılaşırız. Aile içinde, kadın haklarına ve çocuklara bile saygı göstermeyen bir yapı içinde demokrasi bize çok uzaktır. Zira, demokrasi ve bunun eğitimi aile içinde başlar. Başkalarına ve onların haklarına saygı göstermek bir tarafa, bireysel olarak ezilmemek veya ezmek kuralları üzerine kurulu aile ve toplum sisteminde içinde demokrasinin eskilerin deyimi ile neş-vü nema (hayat bulması) mümkün değildir. Sistem güçlünün egemen olduğu, yaşamak için ezeceksin kavramı içinde mi yatmaktadır? Eğer, kanunlar ve bununla ilgili uygulamalar bizim lehimize ise bu demokratiktir, değilse anti-demokratiktir anlayışı çok yanlıştır. Muhalefette iken çok yanlış ve anti-demokratik olarak ifade ettiğimiz ve yerden yere vurduğumuz kanunlar, iktidara gelince nasıl da demokratik oluveriyor, bunu anlamak mümkün değildir. Bizdeki demokrasi çıkar ilişkilerine dayanan bir kurallar zinciri içinde ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan bakıldığı zaman demokrasi, başı kuş, gövdesi deve olan “Deve Kuşu” demokrasisi olarak ortaya çıkmaktadır. Demokraside çok seslilik vardır veya olması gerekir ve demokrasi bireysel hak ve özgürlüklere saygılı, çok sesli olmanın armonisidir. Tek seslilik ve bir otoritenin ortaya koyduğu sistem içinde bireylerin davranışlarını ortaya koymaları demokrasi olamaz. Ancak, bu sistemler bal arı kovalarında ve karınca kastlarında ortaya çıkar.

n

n Açık olan bir husus var ki, bir ülkede ne eksik ise onun sözünün çok edildiği gerçeği ortadadır. Hep dikkat ettiğim husus, birçok anti demokratik kanun çıkarılır iken, bu kanunların Dünyanın en demokratik kanunlar olduğunun lanse edilmesidir. Kanunu sunarken ve çıkarırken, kanunun demokratik olduğunun söylenmesi onu asla demokratik yapmaz. Olağanüstü bir durum, yani bir darbe sonucunda çıkarılan 1982 Anayasasının değiştirilememe anlayışında bu düşünce yatmaktadır. Muhalefette iken tu kaka olan kanunlar iktidara gelince nasılda demokratik oluyorlar anlamak mümkün değildir. Bir yıldan uzun süre süren çalışmalara rağmen, 2013-2014 dönemindeki anayasa çalışmaları tamamen çöpe gitmiştir. Bunun cevabı açıktır ki, özellikle iktidar bu anayasadan fazlası ile memnundur. Zira, anti demokratik uygulamalara cevaz veren yürürlükteki anayasa herkesin hoşuna gittiği açıktır. Konu açılınca, iktidar bütün suçu muhalefete, muhalefet ise iktidara atmaktadır. Gerçek olan şudur ki, her iki taraf da hatalıdır. İktidarda olan parti hep iktidarda kalacağını zannederek anayasa çıkarmak istiyor. Buna karşılık ise muhalefet, iktidarın yetkilerini kısıtlayan bir anayasa istemektedirler. Türkiye anayasa yaparken, Amerika yı yeniden keşfedecek değildir. Bunun normları bellidir. Temel olarak da, AB ile ilgili normlar da çıkacak olan anayasaya yön verecektir. Ama, uzun zamandır söylenen AB ile ilgili veya diğer değimle gelişmiş ülkelerdeki demokrasi için erken olduğu ve bunu bizim hazmedemeyeceğimiz anlayışıdır. Şunu açık olarak biliyorum ki, Türk Milleti en gelişmiş ülkelerdeki demokrasiyi anlayacak yapıdadır. İdare edenler bu anlayış bakımdan Türk milletinden çok daha gerisinde oldukları gerçeği ortadadır. Böyle bir anayasanın çıkması özlemi ile saygılarımı sunarım.

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n

n