Uzun yıllardır Dünya finans çevrelerinde sıcak paranın hedefsiz kalması sebebiyle düşük risk taşıdığı düşünülerek dövizle önüne gelen büyük, küçük herkes borçlanma yoluna gitti. Ama şemsiye ters dönünce işler hiç te umduğumuz gibi neticelenmedi. Anlı şanlı dev firmalar bir anda bu borcu çeviremez hale geldi. Küçüklerden bahsetmeye gerek bile yok! İş gene devletimiz bu konuya da çare üretsin noktasına geldi. TÜSİAD çerçevesinde aslında sıkıntı yok, çünkü onlar döviz düşükken ihtiyacı olacakları mutlaka kasalarına koymuşlardır. Çünkü Türkiye yaklaşık 20 senede bir bu senaryoyu karşısında hep görüyor. Onun için iş dünyası oldukça temkinli davranıyor. Geçmiş acı tecrübelerden iyi dersler çıkarıyor. Ama yeni yetme zenginler ve onların şirketleri daha o noktanın çok uzağındalar. Siyasete yamanarak bulundukları konuma geldiklerini çok çabuk unutup kendilerini dünya devi zannediyorlar. Hesapsız, kitapsız büyümeye çalışıyorlar ve sonuç malum!

Bu konu ile ilgili Hürriyet'ten E. Sağlam köşesinde yaptığı analizde durumu gözler önüne seriyor:

'Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, bu hafta yürürlüğe girecek, dövizle borçlanma için getirilen sınırlamalarda yumuşamaya gidildiğini açıkladı. Mehmet Şimşek uzun zamandır, sadece küçüklerin değil büyük şirketlerin bile döviz riskini iyi yönetemediğini, bu nedenle döviz geliri olmayanın dövizle borçlanmaması gerektiği görüşünü savunuyor.

Buna karşılık TÜSİAD'in bir süredir Mehmet Şimşek ile görüştüğünü, büyüklerin riski iyi yönettiğini belirterek, bu şartların kaldırılmasını talep ettiğini biliyoruz. Şimşek'in dünkü açıklamalarından ise yumuşamanın büyük şirketler için değil, sadece büyümeye katkı verecek projelerin kullanacağı döviz kredileri için olduğunu görüyoruz.

Mehmet Şimşek dün yaptığı açıklamada döviz geliri olmayan şirketlerin 2 Mayıs'tan itibaren döviz kredisi kullanamayacağını belirterek, büyümeye katkı sağlayacak yatırımların önünü açmak ve bu alanlara yatırım yapacak şirketlerin finansmana erişimini kolaylaştırmak amacıyla dövizle borçlanmasına sınırlama getiren düzenlemeye yeni istisnalar getirdiklerini söyledi.

Şimşek Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada kamu kurum ve kuruluşları, bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman şirketlerince kullanılacak döviz kredileriyle, yatırım teşvik belgesi kapsamında veya bazı yatırım mallarının finansmanında kullanılacak döviz kredilerinin zaten kapsam dışında olduğunu hatırlattı. Merkez Bankası'nın 2 Mayıs'ta yürürlüğe girecek Sermaye Hareketleri Genelgesi'ne yeni istisnalar eklediklerini kaydeden Şimşek, devletin alım garantisi kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin yatırımların finansmanında kullanılacak döviz kredilerinde, özelleştirme ihaleleriyle bedeli döviz olarak belirlenen kamu ihalelerini kazanan Türk şirketlerinin alacağı kredilerde, yeni bir şirket payı alımı amacıyla kurulan ve bunun haricinde herhangi bir faaliyeti olmayan Türkiye'de yerleşik kişilerce temin edilecek döviz kredilerinde de kısıtlamanın uygulanmayacağını söyledi.

'ÇÖZÜM ENFLASYON VE TL FAİZLERİNİN DÜŞMESİ'

2 Mayıs'tan itibaren açık bulunan 15 milyon doların altında kalan, dışarıdan kullanılan dövize endeksli ve döviz kredileri için de bu yeni koşulların uygulanmasının sorun olabileceğini tahmin ediyorum. Bu nedenle de önümüzdeki günlerde yeni yumuşamalar gelirse, şahsen şaşırmayacağım. Son yumuşamaların, kısıtlamalara kategorik olarak karşı çıkan TÜSİAD'ı tatmin edeceğini de sanmıyorum.

'Bir fare var diye bütün evi yakmak gibi bir pozisyon olmaması gerekir. Doğru bulmuyoruz' diyerek bu düzenlemeye karşı çıkan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, büyük ve kurumsallaşmış şirketlerin pek çoğunun bu riski iyi yönettiğini, risk yönetmeyi başaramayanlar var diyerek, bütün iş dünyasına kısıtlamalar uygulanmasının doğru olmadığını söylemişti.

Bilecik, bunun temel çözümünün enflasyon ve dolayısıyla TL faizlerinin düşmesinde olduğunu belirterek, 'zaten bu ikisi düşse hiçbir firmanın döviz cinsinden borçlanmaya gitmeyeceğini' savunmuştu.

İç kaynaklarımızdan finansman üretilemediğini, dolayısıyla dış kaynaklara ihtiyacımız olduğunu, bunun da bir maliyeti olduğunu hatırlatan Bilecik, dış dünyadaki kaynağın maliyeti, üzerine enflasyon ve finans kurumlarının maliyetlerini ortaya koyunca faizin ortaya çıktığını hatırlattı. Dolayısıyla önemli olanın enflasyon ve buna bağlı TL faizlerinin düşmesi olduğunu belirtmişti.

Kısacası; bu kısıtlamalar enflasyonu düşüremediğimiz için ortaya çıkıyor. Alternatiflerini azalttığı için de özel sektör karşı çıkıyor.'

Burada bence üzerinde en fazla düşünülmesi gereken, neden iç kaynaklarımızdan finansman üretemediğimiz sorusudur. Türkiye'nin problemi aslında mevcut olan çok küçük birikimleri bir sistem dahilinde kaynağa dönüştürememedir. Bankerlerden başlayıp sanal paraya ve Çiftlikbank olayına kadar gelişen tüm yanlışlıklar aslında bu sorunun cevabıdır.