FETÖ, gereğince analiz edilip onu büyüten amilleri keşfedemezsek, aldığımız tedbirler onu yok edecek yerde daha başka bir şekilde ortaya çıkmasına neden olur.

Cenneti ve hayatı kendisine verilen görevde gören bir insan topluluğu ile karşı karşıyayız.

Tam da bu aşamada yüzlerce IŞİD terör örgütünün adamları yakalanıyor.

Müslümanların dershane, özel okul, yurt vb. gibi ihtiyaçları ne resmi ve ne de gayriresmi olarak karşılanmadı. Veliler ve çocuklar, bir kurbanlık gibi bu örgütün önüne düştü. Bunlar da işlerine geleni beslediler, gelemeyeni de kurban ettiler.

AK PARTİ iktidarı hükümet olur olmaz , bürokraside iktidarının çekirdeğini oluşturan kadrolara değil, kendisine hizmet edeceğine inandığı bu örgütün elemanlarına yöneldi. İktidara ve devlete hizmet edeceklerine inanmışlardı. Oysa bu örgüt mensupları nerede bulunurlarsa bulunsunlar ne bulundukları kuruma ve ne de devlete çalışırlar. Yalnız ve yalnız 'hizmet' olarak adlandırdıkları cemaatlerine çalışırlar.

Bunun en bariz örneklerinden biri 'Milli Eğitim'dir: Milli Eğitim, 14 yıl fiilen bu örgüte çalıştı.

Bunun için diyoruz ki, A'dan Z'ye üst yönetim kesinlikle değişmeli. Buna müsteşar da dahildir.

Bürokraside işler yavaşlatıldığında, ' hükümet bu bürokrasiyi yemezse, bu bürokrasi hükümeti yiyecektir' yazısını yazdığımda yakın çevremiz , 'abartıyorsunuz hocam' derken siyasilerden ses çıkmamıştır. Çünkü onlar telefon ettiklerinde işleri görülüyordu.

Hatta bir milletvekiline, 'niçin tabanınızdan, sizin için dağ- bayır gece-gündüz çalışanlardan tayin yapmıyorsunuz' şeklinde bir soru yönelttiğimde bana, ' kendi arkadaşlarımıza söz dinletemiyoruz' cevabını vermişti.

Tarih, bu cevabın değerlendirmesini şimdiden yapıyor.

'Cemaatlerin dinileştirilmesi' ile ilgili onlarca yazı yazdık. Bunun İslam kardeşliğine ve ülke birliğine vereceği zararı yazarken Diyanet'in sesi çıkmamıştır.

Gülen, Peygamberimiz(sav) için 'Dil olimpiyatlarına geldi ve izledi' derken, 'Peygamber stadyuma gelip baldır- bacak izler mi' şeklinde bir soru soran olmadı. Diyanet ve 120 bin kadrosu susmuştu.

Tarih boyunca her büyük zatların genelde ' TASAVVUFİ' meşrepleri olmuştur. Cemaatlerin bu milletin harcı olduğunu unutmuyoruz. Ancak şunu da çok iyi bilelim ki, İslama sokulmuş hurafelerin de en çoğu yine bu yoldan bulaşmıştır.

İslamı, tasavvufu ve de bugünkü cemaat yapılarını bilerek yazıyor ve konuşuyoruz. Bu sorun, yanlış İslami algıların ortadan kaldırılmasıyla çözülür. Türkiye'de –istisnalar hariç- İslami cemaatlerin yegane referans kaynağı İslam olan cemaat yoktur. Cemaatler tarihi misyon ve vizyonlarına dönmelidirler. Aksi halde kar yerine zarar getireceklerdir. Bunu yazarken cemaat düşmanlığı yapmıyoruz. Dönüşüme ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Örneğin; bürokraside ehliyet cemaat mensubiyeti değil, liyakat ve o işin gerektirdiği beceri olmalıdır. Aksi halde İslamın, 'ehliyet imandan önce gelir' ilkesi askıda kalır. Siz bunun yerine cemaat mensubiyetini koyarsanız İslama değil, dinileştirdiğiniz cemaatinize hizmet etmiş olursunuz. Selam ve sevgi ile…