n Doğru adam olmak

n
n zordur bu memlekette...
n
n Emme basma tulumba gibi
n
n başını eğip, her şeye tamam dediğinde
n
n sorun yok...
n
n İşin de görülür,
n
n paran da olur
n
n çok da yaşarsın!..
n
n İnanmayan
n
n baksın çevresine...
n
n Anıl Ege nin,
n
n idealleri uğruna
n
n doğru yolda
n
n yürüyen idealist bürokrat
n
n öyküsü;
n
n çok şeyi anlatıyor aslında...
n
n
n
n
n
n * * *
n
n
n
n Şevket, hayatı boyunca
n
n dürüst yaşamış idealist bir insandı. Babası, yalan nedir bilmeyen
n
n oğlunu ticaretten uzak tutmuş; onun okuyup,
n
n büyük bir devlet adamı olmasını
n
n istemişti. Şevket, bütün okulları
n
n dereceyle tamamlamış
n
n en son Siyasal Bilgiler Fakültesi ni
n
n de birincilikle bitirmişti.
n
n Babası Hasan Efendi,
n
n ilçenin en zengin insanlarındandı. Siyasette de söz sahibiydi.
n
n Oğlu Şevket le her zaman gurur duyuyordu.
n
n Şevket, babasının etkisi olmadan kaymakamlık sınavını da kazandı.
n
n Artık tayin bekliyordu. Babası Hasan Efendi,
n
n memleketine yakın bir ilçe olması için
n
n partinin ileri gelenlerine tavassutta bulundu.
n
n Şevket in bundan hiç haberi olmamıştı. İktidar partisinin
n
n ileri gelenleri tamam dedi. Şevket, Güneydoğu Anadolu da görev yapmak istiyordu. Özellikle de sınır ilçelerden birinde. Kaçakçılık yaparak geçinen insanların
n
n mayınlar yüzünden paramparça olduklarını gazetelerde okuduğunda; yüreği parçalanıyordu. Hele çatışmalarda şehit düşen jandarmalar için içi kan ağlıyordu.
n
n Verimli topraklar işlendiğinde köylünün kazancının daha çok olacağına inandı. Hepsinden öte, Güneydoğu Anadolu ya
n
n rüşvet, suistimal ve görevi kötüye kullanmış memurların
n
n değil; liyakatli, düzgün memurların atanması gerektiğini savunuyordu.
n
n Babası Hasan Efendi, sağ-sol çatışmaları yüzünden
n
n her gün onlarca gencin öldüğü bir ülkede, oğlunun Güneydoğu ya gitmesine hiç razı değildi. Şevket in tayini, Karadeniz in şirin ilçelerinden birine çıktı.
n
n Şevket babasının bir dahli olduğunu
n
n anlayarak, Niçin karıştın baba dedi. Oğlunun bu sorusu karşında bocalayan
n
n Hasan Efendi, Baba olduğunda anlarsın diyerek,
n
n umursamaz bir tavır takındı.
n
n Şevket, lafını hiç sakınmazdı. O mayın tarlalarında ölen, çatışmalarda şehit düşen Mehmetçikler evlat değil mi? Onların babaları anaları çocukları yok mu? Hasan Efendi hiç beklemediği bu sözlere sinirlenmişti. Sen mi kurtaracaksın? diye çıkıştı.
n
n Odayı buz kesmişti. Ağızları bıçak açmıyordu. O sırada Hasan Efendi nin
n
n telefonu çaldı. Şevket, babasının kıpkırmızı kesilen yüzünden
n
n tatsız bir gelişmenin olduğunu sezmişti. Telefonu kapatan
n
n Hasan Efendi, en yakın arkadaşının oğlunun
n
n sınırda kaçakçılarla çıkan çatışmada şehit olduğunu
n
n söyledi. Bak gördün mü? dedi. Sefer in askerdeki oğlu şehit düşmüş ...
n
n Şevket, İşte o yüzden gitmek istiyorum ya. Analar babalar kardeşler acı çekmesin dedi ve boynunu büktü.
n
n Hasan Efendi, o kadar uğraşmıştı. Oğlunun tayini için
n
n araya hatırı sayılır siyasileri sokmuştu. Şevket ise kabul etmiyordu.
n
n Hasan Efendi, oğlundan çok ona bu fikri veren
n
n hocalarına öfkeleniyordu. Ama yapacak bir şeyi yoktu.
n
n
n
n Şevket, babasının ricasıyla Güneydoğu da Suriye sınırında küçük bir ilçeye kaymakam olarak atandı. Zaman kaybetmek istemiyordu. Ünü kısa sürede yayıldı. Kaçakçılara göz açtırılmıyordu. O köylerde tarımsal projelerin başlatılması için talimat vermişti, çalışmaları da yerinde inceliyordu.
n
n Göreve başlayalı 5 ay olmuştu. İlçenin çehresi değişmişti. Vatandaş memnundu. Devlet dairelerinde bugün-git yarın gel mantığı bitmişti. Rüşvet kesilmişti.
n
n
n
n Şevket Kaymakam ın seveni çoktu ama
n
n rahatsız ettikleri de en az o kadardı. Kaçakçılıktan
n
n geçimini sağlayanlar, o malları satanlar,
n
n bu organizasyonun içinde yer alan devlet memurları
n
n ve haliyle siyaseti meslek edinmişler
n
n rahatsızdı.
n
n
n
n Şevket Kaymakam, sınır köylerinden birindeyken,
n
n bakanlıktan gelen telgrafın içeriği
n
n ilçede yayılmıştı. Kaymakam, Ege nin bir sahil ilçesine
n
n atanmıştı. Kaymakam, telgrafı okuduğunda, alaycı bir biçimde güldü. Tayininin niye çıktığını biliyordu.
n
n
n
n Bir bavulla gelmişti. Yine bir bavulla
n
n Ankara ya döndü. Hiç uyumadan bakanlığa gitti. Çok başarılı olduğu için
n
n tayininin yapıldığı söylendi. İnanmadı... İdeallerimi yıktınız. Allah bu devleti, devletin içine sızmış millet düşmanlarından korusun diyerek,
n
n istifasını verdi.
n
n
n
n Memleketine döndü. İlçede, büyük şehirlere göre,
n
n anarşi yok denecek kadar azdı. Zaten olayları da dışarıdan gelenler çıkarıyordu.
n
n Babası Hasan Efendi, oğlunu iktidardaki partiye kaydedip,
n
n siyaset yapmasını istedi. Şevket, ilçe başkanını
n
n iyi tanıyordu. İhaleye fesat karıştırmak, rüşvet ve dolandırıcılık gibi suçlardan
n
n davaları vardı. Babasına durumu anlattı. İyi ya dedi Hasan Efendi, Gir de düzelt.
n
n Şevket, ilçe kongresinde başkanlık için aday oldu. Rakibi ilkokul mezunuydu. Üyelerin kendisini seçeceğinden emindi ama
n
n sandıktan yine aynı kişi
n
n çıkmıştı. İşimi görmez çok dürüst diye
n
n ona en yakınları bile oy vermemişti.
n
n Şevket, hiç üzülmedi. Çünkü, hocasının
n
n şu sözlerini hatırladı: İnsanlar layık olduğu biçimde yönetilir.
n
n
n
n * * *
n
n Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...
n
n
n